DÖRDÜNCÜ MAYMUN

21 Haziran 2023 Çarşamba

10 LİRANIN İNANILMAZ HİKAYESİ

 




10 LİRANIN İNANILMAZ YOLCULUĞU, SMİRNA YAYINLARI/ GENÇ KİTAPLAR'DAN ÇIKTI


Dünyadaki herkes biri birine altı adım uzaklıktadır.

                   Friges Karinthy

Her insan ayrı bir yaşam hikayesi.

Yollar, insanlar, olaylar...

Tüm bunlar bir an gelir aynı noktada buluşabilir mi?

Peki tüm yol kesişmelerinin nedeni ON LİRA olabilir mi?

Kim bilir belki siz de şu anda ALTI ADIM uzağınızdaki biriyle aynı hikayedesiniz.

Bu İNANILMAZ YOLCULUK sizin için.

Bak ve Gör!

Nice insanlar farkına varmadılar

Birbirlerine dereler tepeler kadar yakın

Bir arpa boyu kadar uzaktılar



13 Haziran 2023 Salı

İNSAN SIKINTISI


Diyojen’in elinde feneri “İnsan arıyorum” diye dolaştığı kadar var.

En öncelikli sorunumuzun “nitelikli insan” olduğu artık iyice netleşmiştir.

Kifayetsizler, muhterisler ve daha da katmerlisi olarak kifayetsiz muhterisler dört bir yandalar…

Sağda, solda, ortada, yukarıda, aşağıda her yandalar.

Yıllar boyu cilalanmış, şişirilmiş, kanaat önderi duayen kılığına sokulmuş tiplerin aslında birer boş teneke olduğu gerçeğinle karşılaştığında; bunca yıldır enayi yerine konduğuna mı yoksa haybeye geçen zamana mı yanarsın?

İlgililer bilgisiz, bilgililer de artık umutlarını kestiklerinden dolayı ilgisiz durumdalar.

Son kalan birkaç güzel insan da güzel atlarına binip teker teker gidiyorlar.

“Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” (Yaşar Kemal pek yaşa)

Hepsi her konuda bilgisiz fikir sahibi, hepsi birer herhaltogolog…

“Şöyle yap, böyle yap, bu yoldan git” diye kafanı karıştırıp ayağını tökezletirler.

Ayağın bir kez tökezlemeye görsün hadlerini aşıp ayar vermeye kalkar bu ayarsızlar.

“Ben demiştim, bak haklı çıktım” derken büyük bir haz duyarlar.

Her meslek grubundan var bunlardan.

Ama en görünür gruptan olduğu için politikacılar, basın erbabı ve televizyon gülleri ön planda.

Aslında bütün renkler aynı derecede kirleniyor ama birincilik beyazda (Özdemir Asaf hep yaşa).

Bari benden bir iki adım önde ol yahu, önde ol da biraz olsun önümdeki çukuru göreyim en azından.

Düşünün halimizi ben bile en azından üç adım öndeyim ondan hem çukurları kolluyorum hem de bu kifayetsizleri uyarıyorum, “Dur ulan dur düşeceğiz şimdi” diye.

Bir de Brueghel’in “Körlerin yürüyüşü” tablosundaki gibi ardıma geçmişler, elleri sırtımda benim de dengemi bozup düşürecekler sonunda.

Yolun sol şeridi tamamen boşaldı insana hasret sol şerit.

Orta şerit bile giderek azalıyor, ona bile razı olur hale geldik.

Sağ tarafta inanılmaz bir yığılma, inanılmaz bir tıkanma var.

Gitmiyor bir türlü gidemiyor, kilit oldu kaldı trafik.

Herkes biliyor artık şoförün ehliyeti olmadığını.

Herkes biliyor artık otobüsün freninin tutmadığını.

Herkes biliyor artık bu yolun çıkmaz olduğunu (Leonard Cohen sen de hep yaşa).

Bunların ortak özelliği her şeyi bildiklerini zannedip aslında hiçbir şey bilmemeleridir.

Daha da kötüsü her şeyi yanlış bilmeleridir.

Tek becerileri durmuş saatinin günde iki kez doğruyu göstermesini bile becerememeleridir.

Sanıyorum bu durum bulaşıcı, ciddi bir salgın halinde yayılıyor, herkes birer gergedana evriliyor (Ionesco da hep yaşasın).

İnce zevkler kalınlaşıyor giderek.

Romantizm pornoya dönüşüyor.

Normal olmak anormal sanılıyor.

Ekonomi, terör, irtica falan değil; öncelikli sıkıntı insan sıkıntısı.

Henüz hepimiz bozulmadan feneri alıp dolaşarak haykırmak gerek:

“İnsan arıyorum.”

 

OTOBÜSE BİNERKEN



            Otobüse binerken nelere dikkat edersiniz?

            Önceliğiniz nedir?

Otobüsün firması önemlidir elbette, güvenilir, bildik bir firma olması tercih nedenidir.

Sonra otobüsün bakımının yapılmış olması, frenlerinin sağlam olması önemlidir.

Otobüsün konforu da es geçilmemelidir, koltuklar rahat olmalı, ayak mesafesi geniş olmalı, uzun boylular bile ayaklarını rahatlıkta uzatabilmeli.

Havalandırma sistemi sorunsuz çalışmalı.

İkramlar bol olmalı.

Şoför de önemlidir, bir kere ehliyeti olmalı mutlaka, deneyimi olmalı.

Ama hepsinden önce otobüsün bileti önceliklidir yani nereye gideceğiniz, öncelikli olmalıdır.

İzmir’e gitmek isteyip de Adana otobüsüne binerseniz, bunların hiç önemi yoktur.

“Adana’ya gidiyor ama şoför çok kafa dengi abi” demenin bir anlamı yoktur.

Ama bunlardan da önemli şeyler varmış meğer, ben hesap etmemişim.

Bu işler artık başka türlü işliyormuş meğer.

***



Uzun yol için bilet alıp otobüse bindim, baktım benim yerimde başkası oturmakta.

            “Arkadaş burası benim yerim.” dedim.

            Mahcup olmuştu gülümsedi:

            “Biliyorum, ama benim yerimde de başkası oturuyormuş; muavin, sen de başka yere otur dedi. Ben de buraya oturdum.”

            Muavin geldi: “Bilader yeni usul böyle artık, iki saat yer arama derdi yok, geç kafana göre takıl, boş bulduğun yer çök.”

            “Olur mu öyle şey yahu? Her şeyin bir kuralı var.”

            “Senin o dediğin eski otobüs sistemindeydi, şimdi yeni otobüs sistemi var; maksat vatandaşa kolaylık ister cam kenarı ister koridor, istediğin yere çök.”

            Gerçekten de insanlar, istedikleri yere çöküyorlardı.

            “Ama olmaz ki o zaman ne diye bilet satarken numara veriyorsunuz?”

            “Yahu bak bu kadar insan biniyor bir tek sen şikâyet ediyorsun, bir şeyi de beğenin yahu, nankörlük etmeyin hem biraz çabuk ol, böyle sallanırsan iyi yerler kapılacak haberin olsun.”

            Çaresiz, şoför mahallinin arkasındaki koltuğa oturdum.

            Otobüs kısa sürede dolmuştu, yanıma oturan vatandaş gülümsedi.

            “Bu otobüs firması çok iyi, kafana göre takılıyorsun.”

            “Siz memnun musunuz?”

            “Çok memnunum, diğer otobüs firmaları fena halde kıskanıyorlarmış bu durumu.”

            “Sahi mi?”

            “Tabii hele hele burada bir öyle bir şoför varmış ki, aman aman!”

            “Nasılmış?”

            “Bilmiyorum, kelimelerle anlatılmayacak biriymiş, dünya böyle bir şoför görmemiş.”

            Bu arada şoför geldi; lanet suratlı bir herifti önce ayakta durup yolculara şöyle bir baktı.

            “Herkes tamam mı?”

            Muavin, “Tamam kaptan, aynen devam.”

            Kaptan koltuğuna oturdu, kontağı açarken bana döndü:

            “Bilader fren hangisi oluyordu?”

            “Pardon anlamadım.”

            “Fren diyorum, bunlardan biri fren, biri debriyaj, biri gaz; her seferinde karıştırıyorum hangisi hangisi, diye; bu yüzden binmeden önce soruyorum, garanti olsun diye; neticede can taşıyoruz.”

            Hangisinin hangisi olduğunu söyledim; kontağı açtı kalkarken çok fena sallandık.

            Yanımdaki arkadaşa “Böyle kalkışın pek normal olmadığını söyledim.”

            Ama benim dediğim eski otobüs sistemini için geçerliymiş yeni sistemde böyleymiş, sarsılarak kalkılmalıymış ki insanlar uyanasınmış.

            Kaptan, gazı sonuna kadar köklüyor 200Km’yi geçiyoruz.

            “Kaptan biraz hızlı gitmiyor muyuz?”

            “Az bile gidiyoruz, otobüsü şahlandırmak için daha da hızlı gitmem gerek.”

            “Yahu burada hız sınırı 50km.”

            “O eski sistemde öyle, şimdi yeni sistem böyle, kafana göre takıl istediğin kadar bastır, kim tutar beni yahuuu.”

            “İyi de şimdi de ters yöne girdin, karşıdan araçlar geliyor bak.”

            “Edepsizlik yapma ben ters yöne girmem, asıl onların hepsi ters yönde, hepsi benim şoförlüğümü kıskanıyor zaten.”

            “Sen şoför olduğuna emin misin?”

            Bunu der demez direksiyonu bıraktı bana döndü:

            “Haddini bil hadsiz, şerefsiz cibilliyetsiz, haysiyetsiz, geri zekalı, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük.”

            Bu arada otobüs kendi kendine gidiyor, bu yakama yapıştı.

            “Ben cennetmekan Abdülhamit Han hazretlerinin şoförlüğünü yapmış adamım.”

            “Ne?” 

            “Zaten Kanuni’yle de bacanak oluruz; yakında dört şeritli yoldan aya gideceğiz.”

            “Aaaa bu şoför deliiiiiii!”

            Muavin yanıma geldi: “Sen şoför efendimize nasıl deli dersin, dilini koparırız alimallah.”

            Muavinin de şoförden farkı yoktu, yolculara döndüm.

            “Yahu direksiyonu bıraktı kendi kendine gidiyor, ne olacağımız belli değil, bir şey yapın da durduralım şu otobüsü.”

            Ama kimse işin ciddiyetinin farkında değildi, beni derdest edip bagaja kapattılar; sesimi duyan birilerine haber versin karayolunda son hızla nereye gittiği bir otobüs görürseniz durduramasanız bile önünden çekilip canınızı kurtarın.