“Faşist, manyak, dengesiz, terbiyesiz, cinsiyetçi, ırkçı, küfürbaz,
benmerkezci, herkesi aşağılayan, bir dediği bir dediğini tutmayan, ne zaman ne
yapacağı belli olmayan biri nasıl oldu da başımıza geldi?” sorusunu soruyorlar
birbirlerine.
Biz sormuyoruz tabii çünkü nasıl olduğunu çok iyi biliyoruz,
onlar da öğrenecekler abisi.
Amerikalı bir türlü anlam veremiyor bu duruma. İlk kez bir
konuda Amerika’dan önde olduğumuzu bilmenin haklı gururu içindeyiz.
Amerikalıyı karşımıza alıp tane tane bunun nasıl olduğunu
anlatabilir, bu konularda seminerler verebilir; onlara bunca yıllık
deneyimimizi aktarabiliriz.
Trump’ın gelişinin bizim açımızdan da pek çok yararı var
aslında.
Bir kere “Ne olacak bu Amerika’nın hali?” diye ağlayan
Amerikalıyı görünce “Oh be bir tek biz değilmişiz
bu dünyada” diye muhteşem bir rahatlama duyacağımız kesin.
En azından mizah yazarları, karikatüristler için Trump’un
gelişi altın, elmas madenleri bulmaktan çok değerlidir. Her aldığı nefesle yeni
bir malzeme verecek olan Trump bizlere altın çağımızı yaşatacaktır kuşkusuz.
Doğrusunu isterseniz Clinton Hanım’ın seçileceği endişesi
beni hep rahatsız etti; kuşkusuz malzeme bakımından Trump’dan aşağı
kalmayacaktı. Ama hem centilmenlik hem de “Yetmez ama evet” referandumunun
havuçlarından biri olan “kadına pozitif ayrımcılık” maddesi gereği bir hanımı
ancak bir yere kadar hicvedebiliriz. Hâlbuki ötekini istediğimiz gibi itin
mabadına sokup çıkartabiliriz.
Trump’un gelişini varoşların tepkisi olarak yorumlayanlar
var; bunca yıllık beyaz yakalı Amerikalıların o seçkinci tavrına karşı kenar
mahalle kabadayısı havasında “Hiyeeet dağlın ulan” tavrıyla çıkması bize pek
yabancı gelmese de Amerikalı için akıl sınırlarının açılması anlamındadır. İşe
kültürel açıdan yaklaşırsak yakında fanatiklerinin sayısının artması şaşırtıcı
olmaz. Varoşlardan bir hanımın çıkıp “We are thrilled with his hair” (Biz onun
saçının kılıyık)” demesi çok yakındır. Elbette Sayın Başkan gür saçlarıyla
meşhur olduğu için orada olundu mu saç kılı olunur.
Meksika sınırına duvar yapma, mültecileri kovalamak gibi
kendi iç meselelerine ağırlık vereceğinden Ortadoğu’da olduğu gibi başka
ülkelere pek bulaşmak istemiyor gibi.
Tabii Amerika derin devleti buna sesini çıkartmazsa iyi bir
şey aslında. Beki bu vesileyle yardım musluğu kesilen İŞİD türevi saçmalıklar
son bulur.
Zavallı Amerikalılar Kanada’ya iltica etmenin yollarını
arıyorlarmış, durun daha bu bir şey değil; daha yeni başladınız.
Kaliforniya federasyondan çıkıp ayrı bir devlet olmanın
yollarını arıyormuş. Neyse ki Trump, Kaliforniya valisini görevden alıp oraya
kayyım atama yetkisine sahip bir başkan değil.
Ama Kaliforniya dediğini yapar, diğer eyaletler de onun
izinden giderse o zaman seyreyleyin şenliği. O zaman Amerika Birleşik
Devletleri diye bir şey kalmayacak; sadece Washington dolaylarında küçük bir
Amerika devleti olacak.
Bu durumda Amerika devletinin başkanı Trump, “Eyaletler
gittiğine göre bu başkanlık unvanı fazla geliyor; iyisi mi parlamenter sisteme
geçelim. Bir ABMM (Amerika Büyük Millet Meclisi) olsun, milletvekilleri
seçilsin, başbakan olsun, bakanlar olsun; ben de Cumhurbaşkanı olayım”
diyebilir.
Böyle bir durumda da Türk tipi cumhurbaşkanlığını model
alacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Hele hele bir de KHK ile yetkileri elinde
toplarsa bu yetkilerin başkanlık devrinde bile olmadığı fark edilecek ve bu
zamana kadar görevde olan başkanlar “Yahu bunu niye daha önceden akıl etmedik”
diye dövüneceklerdir.
Bunun bize de olumlu bir yansıması olabilir kuşkusuz; bu
vesileyle başkanlık tartışmaları son bulur, “Şimdiki halimiz en muhteşem
halimizmiş meğer belamızı mı arıyoruz yahu?”
diye susup otururlar.
Yani bu Trump’un faydaları saymakla bitmez… İyi ki
geldin yahu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder