Tv dizileri bir gereksinimden kaynaklanır;
“Öykü anlatma ve dinleme gereksinimi…”
Tarihin ilk dönemlerinden beri insanlar birilerine bir şeyler anlatma ve birilerinden bir şeyler dinleme gereksinimi içinde olmuşlardır.
Mitoloji böyle doğmuştur; kutsal kitaplarda anlatılanlar, masallar, binbir gece hikayeleri (ki günümüzün Tv dizilerinin atası sayılır) bu yüzdendir. Yazı bulunmadan önce kuşaktan kuşağa anlatılan söylenceler sonra yazıya dökülmüştür…
Tiyatro bu yüzden doğmuştur, öykü, roman, şiir, gazeteler, gazetedeki tefrika romanlar (ki gene günümüzün Tv dizileri karşılığıdır), sinema ve tabii Tv dizileri. Hep aynı gereksinimin sonucudur.
Bu girizgâhtan sonra RTÜK’ün getirdiği akıllı işaretlere sözü getireceğim.
Diziler içeriklerine göre sınıflanacaklar, eğer bir dizi +18 işareti almışsa saat 23.00’den sonraya gidecek. Uygulama yaygınlaştıkça senaryolara müdahaleler de başlayacak.
İlk bakışta haklı görülebilir bir durum, dünyada da örnekleri var. Ama o sansür makası bir kez şaklamaya başlarsa neyi, ne zaman keseceği belli olmaz.
Güzel ülkemin güzel insanı öykü dinlemeye bayılır, bazen kendini kaptırır öykünün akışına, o öykünün bir karakteri olup çıkar.
Öyküdeki karakterin yaptıkları kendine ters geliyorsa kızar, öfkelenir.
O öyküyü yazana, filme çekene, oynayana, gösterene kızar.
Birbirini aldatan eşlere kızar, yasak aşklara kızar, tecavüzlere kızar, kötülük yapan insanlara kızar. Sevdiği karakter rol gereği ölürse mevlit okutur, onu öldüren oyuncuya yolda rastlarsa dövmeye kalar.
Ama gene de izler, dizilerin izlenme oranları tavan yapar; kıza kıza izler…
Kızar ve şikâyet eder RTÜK’e…
“O delikanlı amcasının genç karısana sarkıyor; bu bizim milletin geleneklerine aykırıdır.” diye. Sanki başka milletlerin geleneklerine uygunmuş, sanırsınız…
Dramanın kurallarını anlatmaya kalkarsanız uzun sürer;
“Öyküler, çatışmalar içerir; bunlar olmadan öykünüzü anlatamazsınız” derseniz, dinlemez. Diziyi pür dikkat izler, detay sektirmez; ama gider şikâyet eder, “Kaldırın bu diziyi” diye.
Dizi bir şekilde yayından kalkınca da üzüntüsünden karalar bağlar. Çünkü filmin sonunu merak ediyordur, ortada kalmıştır şimdi.
O bir Şehriyar, dizisi de Şehrazat’dır; öyküsünü en heyecanlı yerinde kesip “Devamı bir sonraki bölümde” diyen. Ama o bölüm gelmeden kesilmiştir Şehrazat’ın kafası.
İzleyicinin bu hali sevimlidir aslında, öykü anlatıcısı sevinir bu duruma; çünkü öyküsü dinleniyor ve bir tepki alıyordur.
Ama RTÜK bu şikâyetleri ciddiye alıp da ceza kesmeye kalkınca işin rengi değişiyor tabii…
Neyse ki savcılar senaryolardaki cinayetlere dava açmaya başlamadılar henüz.
Gerçi TV dizileri bazen libido gıdıklamada kantarın topunu kaçırıp, RTÜK’ü haklı çıkartma aşamasına getirseler de hiçbir zaman aşağıda örneklerini vereceğim anlatılar kadar olmadılar.
Yasak aşklar, eşcinsellik, cinsel sapmalar, ensest vs nedeniyle dizileri ahlaksızlıkla suçlayanlar acaba bunlara ne der?
Hiç değiştirmeden, orijinal metinlerden aynen alınmıştır.
ESKİ AHİT (TEVRAT)
Yaratılış (Genesis)
Bölüm 12
Avram Mısır'da
10. Ülkedeki şiddetli kıtlık yüzünden Avram geçici bir süre için Mısır'a gitti.
11. Mısır'a yaklaştıklarında karısı Saray'a, "Güzel bir kadın olduğunu biliyorum" dedi,
12. "Olur ki Mısırlılar seni görüp, 'Bu onun karısı' diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar.
13. Lütfen, 'Onun kızkardeşiyim' de. Öyle ki, senin sayende bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar."
14 .Avram Mısır'a girince, Mısırlılar karısının çok güzel olduğunu farkettiler.
15. Kadını gören Firavun'un adamları, güzelliğini Firavun'a övdüler. Kadın saraya alındı.
16. Onun hatırı için Firavun Avram'a iyi davrandı. Avram davar, sığır, erkek ve dişi eşek, köle, cariye, deve sahibi oldu.
17. RAB Avram'ın karısı Saray yüzünden Firavun'la ev halkının başına korkunç felaketler getirdi.
18. Firavun Avram'ı çağırtarak, "Nedir bana bu yaptığın?" dedi, "Neden Saray'ın karın olduğunu söylemedin?
19. Niçin 'Saray kızkardeşimdir' diyerek onunla evlenmeme izin verdin? Al karını, git!"
Bir dizi içinde şöyle bir sahne düşünün; yaşlı adam, genç karısını zengin bir işadamına “Bu benim kızkardeşim” diye tanıtıyor. İşadamı da kadınla ilişkiye girip, yaşlı adama da mal mülk veriyor. RTÜK’ün akıllı işaretlerine göre doğrudan saat 23.00’e gidecektir.
Bir başka örnek
Bölüm 19
Sodom'la Gomora'nın Yıkılışı
1. İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak,
2. "Efendilerim" dedi, "Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın. Geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz." Melekler, "Olmaz" dediler, "Geceyi kentin meydanında geçireceğiz."
3. Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.
4. Onlar yatmadan, kentin erkekleri, Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı kentin bütün erkekleri evi sardı.
5. Lut'a seslenerek, "Bu gece sana gelen adamlar nerede?" diye sordular, "Getir onları da yatalım."
6. Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı.
7 "Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın" dedi,
8. "Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler."
9. Adamlar, "Çekil önümüzden!" diye karşılık verdiler, "Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız." Lut'u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar.
10. Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut'u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.
Böyle bir sahneyi gören RTÜK ne yapar bilemiyorum… Adamın evine iki delikanlı geliyor, komşuları da kapıya dayanıp “Onları bize ver de yatılım” diyorlar. Adam da “Etmeyin eylemeyin, bakın iki bakire kızım var, onları alın” diyor… Kapıdakilerin gözü o kadar dönmüş ki “Çekil önümüzden yoksa sana daha beterini yaparız”, diyorlar.
Bu durumu saat 23.00 de kurtarmaz 24 saat dışına atılır kesin…
Tevrat’tan bir örnek daha; bu sahnenin devamı, Lut, kızlarıyla birlikte yıkılan şehirden kaçarlar…
Lut ile Kızları
30. Lut Soar'da kalmaktan korkuyordu. Bu yüzden iki kızıyla kentten ayrılarak dağa yerleşti. İki kızıyla birlikte bir mağarada yaşamaya başladı.
31. Büyük kızı küçüğüne, "Babamız yaşlı" dedi, "Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok.
32. Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım."
33. O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
34. Ertesi gün büyük kız küçüğüne, "Dün gece babamla yattım" dedi, "Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat."
35. O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
36. Böylece Lut'un iki kızı da öz babalarından hamile kaldı.
37. Büyük kız bir oğlan doğurdu ve ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar'ın atasıdır.
38. Küçük kızın da bir oğlu oldu ve adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular'ın atasıdır.
Yengesine asılan adama tepki gösteren RTÜK, böyle bir sahne karşısında ne yapar? Akıllı işaretlerinin aklı bile dumura uğrar, akıllı işaret olduğuna bin pişman olur.
Yaradılışın ilerleyen bölümlerinde de epey benzer bölüm var. Kazara bir kanalda yayınlanırsa o kanal sonsuza kadar kapatılabilir.
Ha şunu diyenler çıkabilir; “Bu zaten Yahudi kitabı, hiç işimiz olmaz; burası Türkiye!”
O zaman buyurun bizden bir örnek…
MEVLANA –MESNEVİ
Cilt 5
Şehvetin Sonu
Bir halayık şehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı. O eşek, kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti. O hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı, eşeğin aletine takardı. Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı. Çünkü, eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı, damarları da. Eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu…
Mevlana’nın hikâyesi bu şekilde devam ediyor ama ben burada daha fazla yazamayacağım. Ola ki RTÜK’ün eli buraya da uzanıp Mevlana’dan soramadığı hesabı bizden sorabilir.
Çok merak ederim, bir senaryo yazarı Mesnevi’yi Tv’ye uyarlamaya kalksa bu tür bölümleri ne yapacaktır?
Es geçse Mevlana’yı sansürlemiş olacak; gösterse kendi sansürlenecek…
Ama en zor durumda kalan da RTÜK olur sanırım…
“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diyerek sema ederken ortaya çıkan eşeği ve kabağını nasıl açıklayacaktır?
Neyse ki şimdiye kadar bu tür öyküler Tv ekranına hiç yansımadı.
Şükret ve dizileri yapanlara teşekkür et RTÜK…