(Bir gizli kamera yerleştiricisi dert yanıyor)
Bizim meslek çok nankör çok, kimse kıymetinizi bilmiyor.
Eskiden daha bir saygınlığımız vardı; koca koca kameralar kullanıyorduk, onları bir yere gizleyip de fark ettirmeden çekim yapmak maharet isteyen bir işti.
Şimdi maşallah mercimek büyüklüğünde kameralar var, üstelik sudan ucuz, işportada satılıyor. Kalem, çakmak, düğme şeklinde olanları bile var…
Bir kere vapurdaki pazarlamacıda bile gördüm;
“Amerika’nın CİA’sının kullandığı bu harika cihaz her yere sokulabilir olup komşunu dikizlemekte en net sonuçları vermektedir. Bir adet cihaz alana yanında hediye olarak bir adet traş bıçağı bedava, bitmedi ilaveten bir kutu tükenmez kalem…” diye satış yapıyordu.
Geçen gün bizim oğlan internetten sipariş vermiş, vallahi benim kullandığımın bir üst modeli. Kerata öğretmenler tuvaletine yerleştirip, müdür beyi defi hacet sırasında görüntülemiş. Varan-1 diye de internete yüklemiş. Yılsonunda notlar düzelmezse gerisi de gelecekmiş. E babasının oğlu tabii…
Neticede önüne gelen bir kamera bulup bir yerlere sokuşturuyor. Herkes gizli kameracı maşallah…
İş ayağa düştü artık, böyle olunca da kalite kaybı oluyor…
Bir ara ünlü oyuncuların çok özel görüntüleri çekiliyordu, dolayısıyla işin bir estetiği vardı. Onlar hem bakımlı, hem fotojeniktiler hem de rol yapma yetenekleri olduğundan ortaya izlenmesi keyifli işler çıkıyordu.
Şimdi bir de şu siyasetçilerin işlerine bakının Allah aşkına!
Tipleri ofsayt, hepsi göbekli; daha ilk sahneden insanın nevri dönüyor. Aksiyon deseniz rezalet, sanırsınız Kırkpınar pehlivanları gösteri yapıyor.
Hiç mi Fransız filmi seyretmediniz, hiç mi “french kiss” diye bir şey duymadınız ?
Yani Paris Hilton’un gizli görüntülerinden sonra hiç çekilmiyor. Yahu bu iş öyle mi yapılır?
Çekim gizli yapıldığından bir yönetmen olarak müdahale de edemiyorsun; yoksa kaç kere “Stop” diye araya girip “Bak şöyle yapacaksın” diye rol tarif etmek geldi içimden.
Atraksiyon yok, incelik yok, heyecan yok; koy kamerayı çek…
Şimdi gizli görüntüler festivali yapılmış olsaydı ne olacaktı?
Rezil olacaktık, bizimle dalga geçeceklerdi…
Ben de istemez miyim Nuri Bilge gibi çıkıp “Altın Bilmem Ne Ödülü” alayım;
“Benim güzel ve bahtsız ülkeme selamlar” diye bir konuşma yapayım.
Ama nerede, bu yeteneksizlikle film mi çekilir?
Ondan sonra “Niye bizde filmcilik gelişmiyor!”, e gelişmez tabii…
Milletin de ilgisi kalmadı artık, o kadar gizli görüntü servis ettik, kimseden tık yok.
Eskiden olsa yer yerinden oynardı…
O kadar çok olunca millet kanıksadı tabii…
Na buraya yazıyorum; göreceksiniz bir gün gelecek “Herkesin bir kaseti çıkacak”…
Kasetsiz olmak adeta ayıp hale gelecek…
O zaman da “E ne var ki bunda” diyecekler…
Ahlak kavramı değişecek, gizli saklı diye bir şey kalmayacak…
Herkes birbirinin “Big Brother” ’i olacak…
Bir sonraki aşamada da her şey naklen yayınlanacağı için kasete masete gerek kalmayacak.
İşte o zaman bizim meslek de tarihe karışacak…
Bize kelaynaklar gibi sahip çıkılması gerek, bu mesleğin son fertlerinin koruma altına alınması gerek.
Keçecilik, köşkerlik, koşumculuk, urgancılık, zembilcilik, nalbantlık, semercilik gibi gizli kameracılık mesleği de yok olmak üzere.
Devlet bize sahip çıksın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder