MUTLU VALİ: Gezi Parkı’nda olanlar endişe etmesinler; müdahale olmayacaktır. Vallahi de billahi de olmayacaktır bak yeşil tuttum bir Allah, pardon yeşil kalmamış tutamıyorum ama yemin ediyorum işte; isteyen cepten beni arasın konuşurum, isterlerse ödemeli bile arayabilirler; buyurun gelin birlikte çay içelim poğaça da var; bakın kesinlikle gaz falan sıkılmayacak öhö öhööö bu ne… Yahu evladım bari gaz sıkmadan önce cümlemi bitirmemi bekle, bütün valilik karizmamı çiziyorsun, bak anılarımı yazmaya başladım seni de yazacağım ona göre…
DOKTOR MİMAR
MUHALLEBİCİ BAŞKAN : Vallahi de billahi de bi günahım; emri ferman yüce
sultanımızın. Küçükken de hep aynı olurdu, bana bir oyuncak alırlardı bir heves
oynamak istediğimde hep ağabeyim alıp o oynardı, bir türlü hevesimi alamazdım.
Şimdi de aynı oluyor, bir türlü İstanbul’la oynayamıyorum, oynamak şöyle dursun
göstermiyor bile. Nasıl bir şey olduğunu bile unuttum. Topçu Kışlası diye bir
şey yapacakmış, hadi göstermiyorsun bari ne yapacağın hakkında bir bilgi ver;
gazeteciler bir şey soruyor kem küm cevap veriyorum haydiii tam tersini
söylüyor. Adamlar sonra “Sen orada bostan
korkuluğu musun?” demezler mi? Ah kafa ah ne diye bulaşırsın bu işlere,
otur kazandibi tavukgöğsü sat adam gibi…
MİSBAH BAŞKAN: Ben
konuşmam, benim ağzımdan laf alamazsınız… Ne demek “Taksim’de bundan sonra ne olacak?”
ne anlamsız bir soru. Ben ne bileyim, belediye başkanı mıyım ? Pardon ne
dediniz ? Sahi ya bir ara belediye başkanı seçilmiştim, unutmuştum valla… Ama
olsun gene de konuşmam, muhallebici başkanım konuştukça madara oluyor, ondan
ibret alıp susuyorum. Hem bırakın bu anlamsız şeyleri ben size pederimden
duyduklarımı anlatayım da şaşın kalın, cennette verilecek olan huri ve gılman
sayısına zam gelmiş biliyor muydunuz? Gezi’yi falan bırakalım da doğru cennete
gidip kuralım çadırlarımızı…
İÇ İŞİMİN BAKANI: Toma’mız var, biber gazımız, gaz bombamız, copumuz, plastik mermimiz... Bir heves çıktık tam girişeceğiz aaa herifler yayılmışlar çimenlere, kurmuşlar çadırları, kitap okuyorlar. Eskiden olsa kitap okumaları analarını ağlatmak için yeterli bir nedendi, ama şimdi pek yemiyor. Ne olur kalkıp bir şey söyleyin, bir hareket falan çekin bari. Bu kadar polisi getirip diktik buraya sıkılıyor çocuklar… Yok mu bizim taşeronlardan kimse gelip taş maş atsın da saldırmaya bahanemiz olsun… Ahhh kafam… Nereden buldunuz bu geri zekâlı taşeronu, taş at dedikse kafama mı at dedik?
POLAT ALEMDAR: Bize azar azar nazar değdi; biz her zaman söylemiş bulunmuştuk, yok yani dediğim üzere aynen böyle oluyor bir şeyler yapalım çabuk olalım ama acele etmeden hızlı hızı ve yavaşça bitirelim yani. Bakın kedilerin gözleri vardır, fosforludur parlar ayrıca kedilerin kuyruğu da olur kediler dört ayaklıdır ve dört ayakları üstüne düşerler. Kediler miyav miyav derler, fare tutarlar… Ne dediğimi anlattırabiliyor muyum, anlayan varsa bana da anlatsın sevabına çünkü ben ne dediğimden bir halt anlamadım.
KARİKATÜR HASAN: Aslında bizim oğlanla arkadaşı parka gittiğinden ben de mecburiyetten ilgileniyorum, yoksa vallahi de işim olmaz. Dedim ki sayın başbakanımıza, bunlar iyi çocuklar, bunlar sevgiye muhtaç, bunlar başları okşansınlar istiyor. Güldü bunları söyleyince, “merak etme okşarız” dedi. Bakın çocuklar söz verdi, okşayacakmış işte. Hadi bakiim evlerinize, zaten orası sidik kokuyor, size gelmiyor mu? Bi dakka yahu yoksa benden mi geliyor... Ya bu parkta gaz maskesinin yanında don da veriyorlar mıydı yahu? E karikatürcüyüm ya komiklik yapmam gerek böyle. Karikatür dedim de aklıma geldi İlhan Abi bir zamanlar “Yalakalık yapan karikatürist çizgiyle mizah sanatına istifa dilekçesi yazmış demektir, bu durumdaki karikatüristin bizzat kendi karikatüre dönüşür…” demişti ama kimi kast ettiğini pek anlayamadım, anlayan varsa beri gelsin…
HÜLYA YA SABIR: Ben
Gezi’yi pek bilmem, orası zaten kalabalık herkes oraya gidiyor. Şimdi gidersem
karambolde kimse beni fark etmeyecek. Ben de Gezi’ye gideceğime Başbakan’a
gittim orada da çaylar, poğaçalar bedava üstelik adam gibi kristal bardakta
veriyorlar. Ben aslında oradaki gençlere hak vermiyor değilim ama buradaki
gence de yani başbakana da veriyorum ama yani hak anlamında. Şimdi benim de
kızım var onun da sorunları var geçen gün bunun çıktığı çocuğa asılan bir
yellozun saçını başını yolmuş e parktakilerin de sorunları var. Bunu anlattım
başbakana, onlar da senin çocukların sayılır, dedim. Bir şey demedi, şöyle bir
baktı. Sonra bana bir animasyon gösterdi; Tom ve Jerry, ay bayıldım bayıldım o
küçücük fare kediye neler yapıyor öyle! Yani gül gül gül öldüm gülmekten. Sonra
“Gezi’dekilere ne yapacaksınız?”
dedim gene bir şey demedi ama gözlerinden ne yapacağını anladım. Burada
söyleyemem utanırım. “Peki o zaman ben
gideyim”, dedim; “Peki git o zaman,
zaten niye geldin ki?” dedi. Ben de çıkıp geldim işte. Hakkaten ben niye gitmiştim
ki?
POLİS HIDIR:
Amirim evde üç gündür sular kesik, Toma’yı bizim eve götürüp sevabına depoyu
doldursam mı? Burada ziyan oluyor, içim gidiyor. Milleti ille de ıslatacaksak
babadan kalma cop yöntemini kullanalım. Bir de biber gazı kuru fasulyeye sıkılıyor
muydu?
DEVLETLÜ VE ŞEVKETLÜ VE DAHİ HEYBETLÜ SULTAN: Ben ki yedi düvelin ve dahi yüzde ellinin ve bu kadar vekili vükelanın tek hâkimi, her şeyi bildiği gibi okuyan ve asla şaşmayan yüce ustayım; sizler ki çapulcular, alkolikler, marjinaller, aşırı sendikacılar ve dahi sidikliler. Karşıma geçmiş utanmadan arlanmadan, hayâ duymaz bir edepsizlik içinde bildiğinizi okursunuz. Hele o haddini bilmez Avrupa Birliği hiç utanmadan bana laf çakıyor, bak arkadaş bana çakana ben de çakarım; sen beni tanımıyorsan ben seni hiç tanımam; Amerika da bir şeyler söylüyormuş hakkımda ben o Amerika’nın ta… Hadi söyletmeyin beni şimdi… Bana sinirli diyorlar, ulan benim nerem sinirli siz hiç sinirli görmemişsiniz, çakacam kafayı göreceksin siniri şimdi. Televizyonda izliyorsunuz Kanuni sakin bir adam ama babası Yavuz çok sinirliymiş. Demek ki neymiş; herkesin siniri kendine… Kanuni’ye söyledim hemen git hemen Taksim’i al, diye. Abi ben sadece oyuncuyum, dedi. Biliyordum zaten onun çakma Kanuni olduğunu, sen hayatında ne kadar at bindin? Ben bile on beş saniye durdum atın üstünde… İrademdir, hepinize buyuruyorum çabuk dağılın, yoksa ben gelip dağıtırım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder