Futbolcunun biri hakeme kırmızı kart gösterdi.
Kimsenin aklına bile gelmezdi böyle bir şey bu yüzden herkes
şok içinde.
Oysa ötelerden gelen alışkanlığımızdır, hakemler istedikleri
yerde düdük çalarlar, istedikleri yerde de kırmızı kartlarını gösterirlerdi.
Hakemin kararlarına katılmasak da biraz homurdanır, söylenir ama sonra kuzu
kuzu katlanırdık neticeye.
Çünkü hakemin dediği dedik, çaldığı da düdüktü.
Bu kez beklenmedik bir şey oldu, hakem bir futbolcuya
kırmızı gösterdi, sonra birine daha gösterdi, hızını alamadı birine daha
gösterdi, bir dördüncü gelirken bir karambol yaşandı; futbolcu kaptı kartı,
kaldırdı hakeme doğru; parmağıyla da sahanın dışını gösterdi.
Hakem şaşkındı; böyle bir durumda ne yapacağını bilemiyordu.
UEFA, FİFA gibi kurumlar da bilemiyorlardı, akıllarına
gelmediği için böyle bir durumda neler yapılacağı kurallar kitabına
yazılmamıştı.
Acaba fetva hattına sorulsa bir yanıt alınabilir miydi; öyle
ya her halt sorulduğuna göre bu niye sorulmasın.
“Bir müsabaka esnasında futbolcu hakeme kırmızı kart
gösterirse, ne lazım gelir?”
“El cevap… Karışık bir durumdur; tarafların meşrebine ve
dahi mezhebine göre farklılıklar gösterebilir.”
Kırmızı kartı gören hakem bir an “Acaba dışarı çıkmam
gerekir mi?” diye düşündü saha dışına hamle etti. Sonra hakem olduğunu
anımsadı; yan hakemlerle bakıştı, sağ taraftaki hakem, eliyle dışarı dermen,
sol taraftaki durmasını işaret ediyordu.
Derken son kararını verdi, kırmızı kartını tekrar kapıp
futbolcuya gösterip onu da attı; oyun devam etti ama eskisi gibi değil…
Artık herkes farkındaydı, artık herkes hakemlerin de kırmızı
kart görebileceğini biliyordu. Artık hakemin ne dediği eskisi gibi dedikti; ne
de çaldığı düdük, eski düdüktü.
Bu bir milat olmuştu; artık her hangi bir yerde hakemliğe sıvanıp
millete ayar vereceğini zannedenler kırmızı kartı kendileri görebilirlerdi.
Artık futbolcular da biliyordu o kırmızı kartı ele
geçirmek hiç de zor değildi ve hakeme kırmızı kart göstermenin o muhteşem
tadını tatmışlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder