DÖRDÜNCÜ MAYMUN

20 Aralık 2009 Pazar

Yaprak dökümleri

Bu nasıl bir yaprak dökümü böyle,
ikişer ikişer !

27 Kasım 2009 Cuma

RABBİM "ANKARA" DEDİ


Gündem gene mizahı solladı, mizahçılar gene yaya kaldı…
Eski maliye bakanımız Kemal Unakıtan beyefendinin muhterem zevceleri Ahsen Hanımefendi bayram tatilini Kıbrıs’da geçirmeye niyet etmiş. En doğal hakkıdır, belki de rabbi “Lefkoşa” demiştir.
Ahsen Hanım İstanbul Yeşilköy havaalanına gitmiş, hemen VİP bölümüne buyur etmişler. Temel adlı genel müdürün idaresindeki havaalını yetkilileri bu konuda çok hassastırlar. Bu kez apronda deve kesmeye kalkmasalar da hanımefendiye izzet ikramdan kaçınmamışlar.
Lakin o sırada pistte iki uçak varmış.
Biri Lefkoşa’ya gidecek olan Ankara isimli uçak,
diğeri de Ankara’ya gidecek olan başka bir uçak…
Temel adlı genel müdürün idaresindeki kişiler için yeteri kadar kafa karıştıracak bir durumdur bu; nitekim de karışmış…
Ahsen yengemiz Lefkoşa’ya gidecek Ankara uçağına bindirilecek yerde Ankara’ya gidecek olan başka uçağa bindirilmiş…
Yengemiz Kıbrıs niyetine inmiş Esenboğa’da, tabii orada da bir izzet bir ikram…
Karşılayan hostes kızın yanağını okşamış;
“Ah canııım, sen ne zaman buraya tayin oldun, daha geçen gün Ankara’daydın” diye…
Kızcağız afallamış;
“Eyvah hanımefendiye bir haller oldu” diye düşünmüş…
Ahsen Hanım neden sonra acı gerçeğin farkına varmış ve haklı olarak köpürmüş;
“Tiz bana çabuk bulun o Temel müdürü” demiş…
İstanbul’daki Temel adlı genel müdür ilk uçağa atlayıp huzura çıkmış;
“Af buyurun bir hatadır oldu, ama beterin beteri vardır; sizi yanlışlıkla İbiza adasına da yollayabilirdik” diye el etek öpmüş…
Ahsen yenge fırsat bu fırsat diye isteğini söylemiş…
“Bi şartla affederim, Kemal’le bana ömür boyu bedava bilet vereceksiniz…”
Eh gene de insaflı davranmış; belki de aklına gelmemiştir o anda.
Yoksa öte tarafta kullanmak üzere neler neler isteyebilirdi…
Atay SÖZER

5 Kasım 2009 Perşembe

FRANKEŞTAYN'İN DÖNÜŞÜ

(Büyük resim için tıklayın)

Frankeştayn ürünler denilen GDO’lar yani “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” daha açık ifadeyle genetiğiyle oynayıp; köpekbalığı geni aşılanan domatesler, eşek geni aşılanan patatesler, genlerine tarım ilacı konan mısırlar daha da açık ifadeyle aslında bildiğimiz gıdalara benzeyen ama onlarla alakası olmayan hilkat garibesi ürünler artık sofralarımıza geliyor…
Pardon, aslında çoktan gelmiş de geçmiş bile. Bunları yıllardan beri bize kakalamışlar, meğer yıllardan beri yediğimiz haltların farkında değilmişiz.
Şimdiki yenilik bunun bir yönetmeliğinin hazırlanmış olması… Biz yeni aydık, yeni uyandık, günaydın demek gerek. Sevindirici bir durum, bize horoz geni aşılanmadığı kesin yoksa çabuk uyanırdık.
Normalde önce yasalar çıkması gerekir, ama devenin boynu gibi neremiz doğru ki…
Belli ki yasaya da deve geni enjekte edilmiş…
Bundan sonra yasal olarak genetiğimizi hacamat edeceğiz…
Acaba bunu bizlere reva görenlerin genetiği ne yönde değiştirilmiş çok merak ediyorum.
Örneğin bu yasayı hazırlayan kişiye ne geni enjekte edilmiş acaba?
Artık ürün ambalajında içinde ne herzeler olduğu yazmayacak…
GDO’suz bir üründe de “Burada GDO yoktur” yazamayacak…
Müdür Bey’e soruyorlar…
“Neden?”
Müdür Bey mantıklı bir yanıt veriyor;
“E her olmayan şeyi yazamayız ki, sığmaz.”
Doğru, örneğin bir bisküvinin içinde otomobil yok, televizyon yok, balata yok, lastik yok, tramvay yok, kayak sopası yok, soba borusu yok… Hangi birini yazacaksın…
İyi de et ürünlerinin üstüne “Domuz eti ihtiva etmez” diye yazıyorsun…
O başka…
Sahi o müdür beyde ne geni var acaba?
Bu olanlardan sonra, şöyle ya da böyle, her koşulda insanın genetiğini fena halde bozacaklar!

Atay SÖZER

4 Kasım 2009 Çarşamba

EŞŞEK GRİBİ KAPIMIZDA

Deli dana, Kuş gribi, Domuz gribi gibi hayvan kaynaklı hastalıklara biri yenisi daha ekleniyor.
Deli dana olayını atlattık;
Kuş gribi unutuldu gitti…
Domuz gribi; Sayın Başbakanımızın “Herkes aşı olmak zorunda değil, ben de olmayacağım” açıklamasından sonra etkisini kaybetmeye başladı, yakında bir kararnameyle domuz gribinin yurda girişi yasaklanır, olur biter…

Ama öyle bir grip var ki bu hepsinden daha korkunç…
Bu grip :EŞŞEK GRİBİ

Çok korkunç, her zaman öldürmese bile kesinlikle süründürüyor…
Son derece sinsi bir virüs, nasıl girdiği, nasıl ilerlediği belli değil; insan bazen ömrünün sonuna kadar bunun ayrımında olamayabiliyor.


EŞŞEK GRİBİNİN BELİRTİLERİ

1-HAFIZA KAYBI: 5 dakika öncesini hatırlamama. İlerlemiş vakalarda bu süre 30 saniyeye kadar inebilir.
2-TEPKİSİZLİK : Olanlar karşısında hiç tepki vermeme. Örneğin biri gelip ağzını burnunu dağıtıp, malını mülkün elinden alsa, hiçbir şey yapmadan öyle boş boş bakar.
3-SAZANLIK : En olmadık, en mantıksız şeylere hemen inanma durumu.
4-HIYAR SEVERLİK : Hıyara karşı özel bir ilgi duyma. Biri “Burnum hıyar” dese bir avuç tuz alıp ona doğru koşar.
5-HAREKETLERİ İSTEMSİZ TEKRAR ETME : Beyin bazı hareketleri otomatiğe bağlar, yapılan bir hareket daha sonra istenmeze bile rutin olarak yinelenir. Örneğin alkışlamak, aynı kişiye oy atmak vs.
6-İDRAK ZORLUĞU : Bu durumlarda kafanın dış cidarında kalınlaşma görülür; söylenen sözü anlamak imkansız hale gelir.
7-MAKAT GEVŞEKLİĞİ : Kafadaki kalınlaşmanın tam tersi burada olur, söylenen sözler buradan girer, ama beyinden uzak olduğu için bir etkisi olmaz…
8-ALGI BOZUKLUĞU : Nesneleri, kişileri, olayları olduğundan farklı algılama durumu. Örneğin bir meşe odunu adam, adam da meşe odunu olarak algılanabilir.
9-SANALİZASYON SENDROMU: Bu durum sanal dünya ile gerçeği karıştırma durumudur. Bu vakalarda hasta televizyonun karşısından kalkamaz, hayatını orada devam ettirir. Ona göre hayat ekrandan gördükleridir ve oradaki her şeyi gerçek zanneder.

Eğer bu belirtilerden birine sahipseniz hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanıza gerek yoktur. Çünkü sahipseniz bunun farkında olamazsınız zaten. Eğer bir yakınınızda bu belirtiler varsa gene bir şey yapmayın, çünkü onun için iş işten geçmiş demektir, iflah olmaz.

Uzmanlar bu gribe karşı aşı geliştirmeye çalışsalar da pek başarılı olamamaktadırlar;
tam aşıyı buldukları anda virüs mutasyona uğrayıp onu etkisiz kılmaktadır.
Son derece bulaşıcı olan bu virüse yakalananların sayısı her geçen gün artmaktadır. İnsanın hasta olduğunun farkında olmamasından dolayı bu konuda kesin bir sayı verilememektedir.
Eşşek gribi öyle bir hastalık ki; yoğun çabalar sonucu grip kısmı tedavi edilse bile kalıcı hasar bırakmakta ve EŞŞEKLİK BAKİ KALMAKTADIR.

ATAY SÖZER

29 Ekim 2009 Perşembe

ADALET ÜCRETE TABİDİR


Sonunda Adalet Hanım’ın gözü açıldı; “bunca yıldır ne diye karanlıklar içinde kendime işkence ettim” diye hayıflanmıştır kuşkusuz…
Adaletin gözü bağlı, bir eli terazili bir eli kılıçlı tanrıçası Themis’in heykeli çağcıl sanatçılarımız tarafından yeniden şekillenmiş ve Adalet Hanım günümüzün modern kadınının görüntüsüne kavuşmuştur.
Bir kere gözündeki o bağ atılmıştır; ne demektir kadının gözünün bağlı olması?
Bir dağa kaldırma olayı mı vardır, yoksa fanteziler içeren sado-mazoşist ilişkiler mi söz konusudur! E bari ağzına da deri toptan bir ağız tıkacı koysaydınız da tam olsaydı. Aksesuar olarak bileklerine de fantezi kelepçesi, boynuna da fantezi tasması.
Sizler Adaleti ne durama getirdiğinizin farkında mısınız?
Neyse ki yalnışdan asırlar sonra dönüldü Adalet Hanım gözünü açtı…
Saçlarına mizanpli yapıldı üzerindeki çaput yerine de Versace’den şık bir tasarım giydirildi.
Elindeki terazi ve zarif kılıç bu güzelliği tamamladı ve medyadaki tüm moda yorumcularından on üstünden on almayı başardı.

Bu durum adalet üzerinde yapılacak yeniliklerin muştucusu gibi geldi bize. Adalet Hanım’ın sadece dış görünüş olarak değil, özde de değişeceği iyice belli oldu.
Artık eldeki terazi öyle sembolik olarak değil işlevsel olarak kullanılacak.
Nasıl manavdan elma alırken terazi kullanılıyorsa burada da öyle olacak.
Tabii ki bazı üçkâğıtçı manavlar gibi hileli terazi olmayacak bu, ne de olsa Adalet Hanım’ın terazisi. Hassas tartacak illa ki… Ne de olsa para veriyor vatandaş, hakkını tam olarak almalı…
Atalarımız ne güzel demiş “Terazi var tartı var, her şeyin bir vakti var” diye; işte vakit gelmiştir, o vakit, bu vakittir.
Gerçi atalarımız bir de “Tezekten terazinin boktan olur dirhemi” demiştir, ama şimdilik bu konuya girmeyelim ne olur ne olmaz…
Artık her alanda özgürlük var; paran varsa bastırırsın istediğin hizmeti alırsın…
Eğitim paralı; bastır parayı oku….
Sağlık paralı; bastır parayı iyileş…
Artık, öğretmenin öğrencisi yok; öğretmenin müşterisi var…
Artık doktorun hastası yok; doktorun müşterisi var…
Bizzat devletin büyüğü söylemişti bir hastane açılışında;
“Hastalar sizin müşterilerinizdir” diye…
E bir adalet bu hale gelmemişti, bu büyük haksızlıktı, ama gideriliyor…
Artık adalet gözü açtı…
Artık adaletin de müşterisi olacak…
Adaleti de özelleştirme kapsamına sokup sattık mı işte o zaman tadından yenmeyecek…

Atay SÖZER

19 Ağustos 2009 Çarşamba

17 AĞUSTOS: DEPREMİ SOLLUYORUZ









BÜYÜK BOY İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYIN

DEVAMI : homur.blogspot.com da

19 Temmuz 2009 Pazar

Hediye dağıtımları devam ediyor

BÜYÜTMEK İÇİN KARİKATÜRE TIKLAYIN

30 Mayıs 2009 Cumartesi

KABİNEMİZ YEMEKTE

Büyütmek için tıklayın

18 Şubat 2009 Çarşamba