DÖRDÜNCÜ MAYMUN

18 Nisan 2012 Çarşamba

Vatan Kurtaran Şaban'ın Dönüşü


“Ateşi ve ihaneti gördük” diyor Nazım…
Biz de yakılan ve yıkılan tiyatrolar gördük zaman içinde ve dahi ihaneti…
12 Eylül’de şartlar olgunlaşıp da darbe teşekkül ettiğinde beşibiryerde paşaları almıştı bir düşünce. İşleri zordu…
Tüm demokratik kitle örgütleri toptan kapatılıp biraz rahatlanmıştı, ama kapatılamayacak kurumlar vardı bu kurumların başındakileri görevden almışlardı ama yerlerine kimleri koyacaklardı?
Öyle herhangi biri olmazdı öncelikle kendilerine kayıtsız şartsız biat edecek birileri gerekiyordu.
Örneğin Vehbi Koç “Bu komünistleri hemen cezalandırın, ben emrinize amadeyim” diye görüş bildirmişti.
Basının temsilcisi Şeyhülmuharririn Burhan Felek 90 yaşında gelerek Evren Paşa’nın elini öpmüş ve Türk basınına tarihindeki en utanç verici günü yaşatmıştı.
İşte kurumların başına böyle vatansever kişiler gerekiyordu.
Her yere böyle kişiler buldular, sıra İstanbul Şehir Tiyatrosu’na gelmişti…
Konsey üyelerinden birinin aklına geldi;
Komutanım hani biz kuleli de okurken Darülbedayi’e oyun izlemeye giderdik. Orada Vasfi Rıza diye biri vardı, çok komikti. İşte bu adam hâlâ hayattaymış onu getirelim…”
Hepsinin aklı yattı bu fikre, gençlik günlerini anımsadılar, Vasfi Rıza çok komikti hakkaten…
Üstelik vaktin zamanında Atatürk bir oyun izledikten sonra “Herkes her şey olur ama sanatçı olamaz” dediği kişiler arasında Vasfi Rıza da vardı, Şam’da kayısı bile bunun yanında muşmula gibi kalırdı.
Vasfi Rıza göreve geldi ve kendine tebliğ edilen ilk emri uygulamaya başladı…
Kurumda bulunan komünistlerin listesini bildirmek…
Vasfi Rıza kendi kıstaslarına göre belirlediği 40 küsur kişilik listeyi konseye sundu, bu kişiler de 1402 sayılı kanunla sorgusuz sualsiz kapının önüne konup açlığa mahkûm edildi (28 Şubat mağduruyuz, bize yapılan kimseye yapılmadı; diyenler işte bunu bilmezler!).  Ama Vasfi Rıza’ya çok da haksızlık etmeyelim, bu listeye adı sehven karışan bir akrabasını kurtarmak için “Ya onun böyle şeylere kafası basmaz, kitap bile okumaz” diyerek işsiz kalmasını engellemiştir. (Bu dönemde aynı liste Devlet Tiyatroları’ndan da istenmiş, kurumun başındaki Cüneyt Gökçer liste başına kendi ismini yazınca o listeye itibar edilmemişti)…
Şehir Tiyatroları zaman içinde böyle çok badireler atlattı. Tabii sağlam duran yöneticiler sayesinde örneğin Muhsin Ertuğrul yasaklanan bir oyuna tepki olarak belediye başkanının eşek kulaklı karikatürünü fuayeye asmaya niyetlenmişti.

Haldun Taner “Vatan Kurtaran Şaban” oyununu 1965 yılında yazmış. Oyun daha sonra 1978 yılında gazetede tefrika edilirken Taner şunları yazmış “Sevinilecek bir olay, çünkü yapılmış bir hizmet böylece belgelenmiş oluyor. Ama aynı zamanda üzülecek de bir olay, çünkü VATAN KURTARAN ŞABAN’ın 1978 Türkiyesinde aynı güncelliği muhafaza etmesi bir arpa boyu yol almadığımızı gösteriyor
Evet bildiğiniz gibi şimdi yıl 2012, o arpaya kaç santim mesafede olduğumuz meçhul.
Oyun yeni ihdas edilen Sanat ve Kültür müsteşarlığıyla ilgilidir…
Oturup acaba kimi müsteşar yapsak, diye düşünürler ve sonunda uygun adayı bulurlar.
Tapu kadastrocu Şaban müsteşar olur ve ilk iş olarak pişbirik arkadaşı Mısta Bey’i özel kalem müdürü yapar. Sonra da bu muhteşem ikilinin ülke sanatını kurtarma çalışmaları başlar…

Şehir Tiyatroları’nda geçtiğimiz günlerde bir yönetmelik değişikliği yapıldı… Ne zamandır ağızlarında geveledikleri muhafazakar sanat baklasını nihayet çıkardılar. Artık tiyatronun yönetimi sanatçılarda değil belediyenin atayacağı memurlarda olacak.
Bakalım bu kez gelecek Şaban vatanı kurtarabilecek mi?

3 Nisan 2012 Salı

Evrensel Mahkeme

12 Eylül kırığı

Umut dünyası