DÖRDÜNCÜ MAYMUN

6 Kasım 2017 Pazartesi

BABAYİĞİT



27 Mayıs askeri darbesinden sonra gelen yeni idare ilk Türk otomobilini yapmayı planlanmıştı. Bunun için çeşitli yerlerden toplanan bir grup babayiğit mühendis aylarca özveriyle çalışarak “Devrim” adını verdikleri ilk otomobili ürettiler.
“Devrim Arabaları”  adlı filmde bu süreç çok güzel anlatılır…
Ankara’ya trenle getirilen otomobilin benzini bir katakulliyle boşaltılır ve Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in katıldığı deneme sürüşünde yolda kalır.
Olayın sonunda akılda kalan tek şey Cemal Aga’nın “Garp kafasıyla otomobili yaptık şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk” cümlesi kalır. Otomobil üretim projesi de iptal edilir.
Oysa filmde de anlatıldığı gibi yabancı firmalar Türklerin otomobil yapmasını hiç istemiyorlar bu yüzden her aşamasında çomak sokuyorlardı; otomobili son anda benzinsiz bırakma dümeninde onların parmağının olma olasılığı hiç de uzak değildir. 
Tıpkı ilk Türk uçağının üretilme çalışmalarının ABD’nin “Boş verin yahu, biz size bedava uçak verelim” diye durdurulması gibi bu girişim de durdurulmuştur.
Sonra seri üretime geçilen ve gene ilk Türk otomobili olarak kayda geçilen bir “Anadol” var. Gerçi onun tüm parçaları yurtdışından getirilip burada monte ediliyordu ama neticede yerli üretimdi. Onun hakkında da “kaportasını inekler, keçiler yiyor” söylentileri çıkarttılar ve bir süre sonra da kaybolup gitti.
Bir ara Jet Fadıl denen bir başka babayiğit, ilk Türk otomobilini yapacağım diyerek ve bütün dini referanslarını kullanarak milletten paraları hacılayıp toz oldu.
 En son ilk Türk otomobili meselesi geçtiğimiz günlerde gündeme geldi.
5 Babayiğit işadamı bir araya gelip daha doğrusu bir araya getirilip bir açıklama yaptılar.
“Birlikte ilk otomobilimizi üreteceğiz inşallah…”
Sayın reisimiz dört sene sonrası için ilk otomobili satın almak için rezervasyon yaptırdı, ama parasını vereceğim demeyi ihmal etmedi. Çünkü otomobil gibi pahalı bir hediyeyi kabul etmesi asla düşünülmezdi elbette.
Bütün yandaş gazeteler büyük bir “tesadüf” eseri olarak bu görüntü için “Babayiğitler” manşetini attı.
E aklın yolu birdir !..
Böylece yerli üretim ilk otomobilin adı da belli oldu aşağı yukarı ,“Babayiğit”.
Yerli otomotiv sanayisine çomak sokmak doğru değil elbet, o başkalarının işi.
Babayiğit’i dünyanın her yerindeki karayollarında görmek herkesi memnun eder kuşkusuz.
Üstelik bu durum yeni iş alanları açacağından pek çok işsizi mutlu da edecektir.
5 Babayiğit işadamın paylaşım aşamasına geldiklerinde papaz olma ihtimali de yok değil. Onun için bu paylaşım yönteminin nasıl olacağının baştan belirlenmesi gerek.
Nasrettin Hoca’nın “Allah payı mı, kul payı mı?” yöntemlerinden birine karar vermeleri en doğrusu olacaktır.
Kul payı yöntemi sermayenin pek sevmediği bir yöntemdir, bu yöntem yüzünden yıllar yılı işçileriyle hep gırtlak gırtlağa gelmişler, toplu sözleşmelerde az ter dökmemişlerdir.
Şimdi kaderin cilvesi bunca yıl işçileriyle yaptıkları kavgayı şimdi birbirleriyle edeceklerdir.
Allah payı yöntemi normalde daha çok işlerine gelecek bir yöntem olması gerekir lakin tek başlarına olduklarında hep kendilerinin yanında olan Allah bu kez hangisinin yanında olacaktır? İster istemez Allah payı yönteminin yapısı gereği biri deveyi hamuduyla götürürken ötekine bir tokat atılıp “bas git” denecektir  (Bkz. Nasrettin Hoca’nın ilgili fıkrası).
Tabii bir de otomobillerin pazarlanma aşaması var…
Ya planlandığı gibi istenilen satış oranına ulaşılmazsa ne olacak?
Ama onun da bir yolu bulunacaktır mutlaka; köprülere uygulanan yöntemi burada da uygulayabilirler.
Nasıl köprüden geçmeyen araçların parası devlet kasasından (yani vatandaşın cebinden) ödeniyorsa burada da öyle yapılır.
Kaç zamandır insanlar haklı olarak “Geçmediğimiz köprünün parasını ödüyoruz, üstelik bizim otomobilimiz bile yok” diye kıyamet kopartıyordu. Şimdi binmedikleri otomobilin parasını da ödeyerek bu haksızlık giderilmiş olacaktır.

Babayiğit’in duble yollara çıkmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

25 Ağustos 2017 Cuma

BALDIRI GÜZEL OSMAN AGA

Neşeli bir şarkı var, aslında bir kadın bir erkek düet olarak söyleniyor…
Hikâye şöyle, Osman Ağa denen bir hıyar, yaşı küçük bir kızla evleniyor, gerdek gecesi kıza sırnaşıyor, kız da bunu başından savmak için türlü bahaneler uyduruyor…
“Ne de güzel kaşların var” diyor kız da “Rastık sürmek ister Osman Aga” diyor…
Osman Aga da “Sabah çarşıya gidip alırız” deyince kız da “Sabahlara dayanamam Osman Aga, şimdi isterim” diye diretiyor…
Sonraki bölümde baldır faslı var; Osman “Baldırın ne güzel” diyor kız da naylon çorap istiyor… Yani erotizm düzeyi yüksek bir şarkı, TRT’de hep çalar durur, büyük bir ihtimalle repertuvar kurulu ne demek istendiğini tam kavrayamamış…
Bu şarkı genellikle tek bir kişi tarafından okunuyor; yani bir kişi hem Osman Aga’nın hem kızın sözlerini söylüyor…
Kadın şarkıcı olunca nispeten idare ediyor; kız sanki Osman Ağa ile başından geçeni anlatıyormuş havasında oluyor; hatta Osman Ağa’nın bölümlerini erkek taklidiyle okuduğunda sevimli bile olabiliyor.
Ama erkek şarkıcıda durum bir faciaya dönüşüyor…
Sözler fena karışıyor, algıda yanılmalara yol açıyor…
“Ne de güzel baldırın var, naylon çorap ister Osman Aga” denince çorabı isteyenin Osman Aga olduğu zannediliyor…
Ne zaman dinlesem gözümün önüne “Güzel baldırlarına naylon çorap giymiş, gözleri rastıklı bir Osman Aga” geliyor…

Yani Osman Aga’nın karizma fena halde çiziliyor…


18 Temmuz 2017 Salı

ADALET YÜRÜYÜŞÜ

Kemal Kılıçdaroğlu Ankara-İstanbul arası yaptığı "Adalet" yürüyüşüyle epey ses getirdi...
İşte o yürüyüşten çizgiler...

















7 Temmuz 2017 Cuma

Nasreddin Hoca Festivalinin Son Hali !


Akşehir’de 58 yıldır yapılagelen bir Nasreddin Hoca şenliği vardı…
Her yıl Temmuz ayı içinde mizahçılar, yazarlar, şairler, sanatçılar toplanıp Nasrettin Hoca’yı anarlardı…
Söyleşiler, sergiler, konserler düzenlenir, yarışmalar yapılırdı…
Yabancı konuklarla da uluslararası bir boyuta ulaşırdı…
En saygın kültür etkinliklerinden biriydi…
Bir hafta boyunca Akşehir’in o güzel, o aydın insanlarıyla mizah dolu günler geçerdi…
Bir mizah ustası temsili hoca olurdu… Erol Günaydın, Levent Kırca, Ferhan Şensoy, Cenk Koray, Halit Akçatepe,  Rasim Öztekin, Ata Demirer, Hasan Kaçan gibi isimler Nasreddin Hoca kimliğine girmişlerdi…
Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü artık bu festival o eski festival değil…
Son yıllarda bu festival de her şey gibi gitgide iktidara benzeyeme başladı…
Her sene biraz daha bağnazlaştı…
Hoca Nasreddin yavaş yavaş İmam Nasreddin’e dönüştü…
Bu seneki temsili Hoca bir mizahçı değil, mafya tetikçisi rolleriyle tanınan iktidara yakın bir oyuncu…
Şunları söylemiş:
"Yüzlerinizi mahzun, üzüntülü görüyorum. Şunu söylemek isterim ki ben insanlara kahkaha attırmadım çünkü kahkaha zalimlerin sesidir. Kahkahanın bol olduğu bir dünyada mahzunların iniltisi duyulmaz. Ben güldürmedim de. Gülmek ve güldürmek edebimizde hoş bilinmez. Benim bir tek gayem vardı o da mahzun yüzlerde eşrefi mahlûkatın iç güzelliğini yansıtan tebessüm oluşlara biraz düşünmeyi sağlamaktır. Gözlerinizden tebessümü eksiltmeyin."

Kahkaha atmayı zalimlik, gülmeyi ayıp sayan, hiç güldürmediğini söyleyen bir Nasreddin Hoca…
Nazım Hikmet “… Nasreddin Hoca gibi ağlayan…” derken bunu kast etmemişti herhalde…
Bu dönüşümün ilk başladığı yıllardaki belediye başkanı eşeğe ters binen Nasreddin Hoca heykelini  “Hoca’yı gülünç hale sokuyorlar” diye kaldırıp düz binen bir heykel dikmişti.
İlginçtir din bağnazları dünyanın her yanında aynı belli ki, gülmeyi büyük bir günah sanıyorlar. Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanında ortaçağın bağnaz rahiplerinin mizah kitaplarını nasıl yasakladığı anlatılır.

58 yılda gelinen nokta bu. Zaten birkaç yıldan beridir aynı tarihlerde bir de “Kiraz Festivali” yapılmakta. Yakında “Aynı haftada iki festival çok bunları birleştirelim derler”, Nasreddin’i atarlar “Hoca Kirazı Festivali” yaparlar…
Bakanlık fonlarından nemalananlar illa ki bir festival yapmak zorundalar zaten, tercihleri Nasreddin yerine elbette satılıp para getirecek olan kiraz olur…
Normal liselerin imam hatibe dönüşmesi gibi bunu da dönüştürürler…

“Zaten bütün ülke olarak dönüşüyoruz bu ne ki?” diyeceksiniz…
Eh Nasreddin Hoca’nın dediği gibi; “Siz de haklısınız”.

10 Haziran 2017 Cumartesi

KATAR KİME NE KATAR?


Katar dediğin nohut oda, bakla sofa bir devlet…
Ama maşallah hallerine bakmadan her şeyimizi parasını bastırıp aldılar, almaya da devam ediyorlar netice serbest piyasa…
Yarın öbür gün aldıklarını ülkelerine götürme imkânı olursa ülkelerine sığdıramayacaklar, yanlarında bir depo devlet kiralamaları gerekecek.
Her depremden sonra nasıl deprem uzmanları, terör olaylarından sonra terör uzmanları her yerden fırlayıp ahkâm kesiyorsa bu kez de formül şaşmadı Katar krizinden sonra Katar uzmanları her köşede boy göstermeye başladı.
Gördük ki herkes futboldan anladığı kadar Katar’dan da anlıyormuş…
Son günlerde her şey epey hızlı gelişti…
Önce biz Trump’u evinde ziyaret ettik; tam Fettullah’ı isteyecektik ki o bizden önce davranıp bizdeki tutuklu papazı istedi. Tam terör olaylarına karşı tavrımızı koyarak manşetlere çıkmayı niyetlenirken de bizim korumalar Beyaz Saray önünü Taksim Meydanı sanıp gösterici dövünce o şekilde manşetlere çıktık…
Trump bizden sonra soluğu Suudi Kralın yanında aldı; sattığı silahlar karşısında milyar dolarları cebe atıp keyfinden bir de kılıç dansı yaptı.
Tabii silah satışı işin kamuflesi önemli olan para almak…
Hani bazı mafyalar da olur, parası olan esnafın yanına gelir “Ben seni koruyacağım, kollayacağım sen de bedelini ödeyeceksin” diye; bildiğin haraç yani… Kem küm ederse dükkânın camlarını indirir aşağıya “Bak korunamıyorsun” işte der. Veya eşrafı birbirine düşürür sonra ara bulma ayağına kendi payını alır buna da “racon kesmek” derler…
Durum aynen böyle “Bunca yıldır onları koruyoruz, kolluyoruz, çobanlık ediyoruz e bedelini de alalım bari” diye kolları sıvadı.
8 İslam ülkesinin Katar’a tavır koması bununla bağlantılı. Trump Katar emirini boşuna davet etmedi Beyaz Saray’a oturup racon payını konuşacaklar elbette. Tabii terör örgütüne destek vermek de işin bahanesi, çünkü iş desteğe gelince hepsinin katkısı var o işte. Ama kısa çöpü o çektiğinden olsa gerek ihale ona kaldı.
Durumun buraya kadar olan kısmı Arap ülkelerinin kendi aralarında sık sık yaşanan bir durumdan ibaret.
Ama biz de her “hıyarım var” diyene tuzumuzu alıp koşma geleneğimiz gereği alelacele yaptık yapacağımızı; hazırladık askeri birliklerimizi…
Gitsek ne yapacağız pek belli değil;  belli ki yakında yangın yerine dönecek bu yüzden kaçılacak mallar var.  Ama kavga eden karı koca arasına girmek ne kadar tehlikeliyse kapışan Araplar arasına girmek de o kadar tehlikeli; bir bakarsın onlar barışırlar “sana ne oluyor, biz dövüşürüz de sevişiriz de” diyerek dayağı sana atarlar.
Durum ciddi, terörist olmakla suçlananlarla kurulan temaslar var; mutlaka “Ticari temasları bir şekilde anlatabiliriz ama alnımızdan öptürmeyeydik iyiydi” diye içlerinden geçiriyorlardır…
Tabii bir yanda can kuşumuz Suudi bir yanda kankamız Katar… Üstelik bu defa mezhepleri de aynı, birinden yana olsan öteki gönül koyacak… İki ucu bile kirli değil, değnek komple düşmüş düşeceği yere…
Ortadoğu konusunda son derece doğru saptamaları olan ama kimse tarafından ciddiye alınmayan (Tıpkı Yunan mitolojisindeki Kâhin Kassandra gibi) gazeteci Hüsnü Mahalli’nin durumla ilgili attığı “tweetlere” baktığımızda Katar’ın kime ne katacağı konusunda az çok fikir edinebiliyoruz…
  • Katar işi bir başlangıç. İkinci “Arap Baharı”  ya da BOP yeni başlıyor!
  • Trump'ın konuşmasına bakılırsa Katar emiri Temim direkt uluslararası ceza mahkemesine.
  • Suriye konusunda birer CİA-Mossad operasyon merkezi gibi beraber yayın yapan Suudi El-Arabiye ve Katar El-Cezire televizyonları şimdi düşman
  • Bu Katar işi tam bir dalavera. 6 yıldır bu ülkenin terörü desteklediğini söylüyorum.
Şimdi Trump beni destekliyor!!

  • Kaderin cilvesine bakın : Birlikte Suriye'yi yıkan S.Arabistan ve ABD müttefikleri Katar'ı terörü desteklemekle suçluyor. Şamata çok!!
  • “Arap Baharı”  sürecinde Katar'ın (kiminle)başta Suriye olmak üzere tüm terör örgütlerini desteklediğini söylediğimizde neden kızıyorlardı?
  • Üç gün önce söylemiştim : İşler çok karışacak… Şimdi :Daha da karışacak!!
  • Türkiye gibi bir ülke neden Katar gibi bir ülkenin yanında olur?
  • Anlayan varsa kesin Arap olur:))

Gündemden