Tv
dizilerine sardırıp gündem yaratılması dönem dönem rastlanan bir şeydir.
Dizi
karakterin ettiği bir laftan alınıp kıyameti kopartanlar, dizinin hikâyesini
beğenmeyip şikâyet edenler, dizilerin genel
ahlakı bozduğunu iddia edenler, diziyle gerçek hayatı birbirine karıştıranlarla
sık sık karşılaşmaktayız.
Son
olarak eczacıların bir dizide kötü işlenen eczacı karakterine içerleyip ayağa
kalkmaları daha önce defalarca tekrarlanmış örneklerden biridir sadece.
Dizi
karakterleri sosyetik görünümlü kişi karşısındakine “Öğretmen olup ne yapacaksın, üç kuruşa talim edeceksin” türünden
bir cümle kullanır. Bunu izleyen öğretmen alınır, hemen kaleme sarılıp “Senaryo yazarları öğretmenler aşağılıyor”
türünden bir yazıyı bütün Tv köşe yazarlarına yollar.
O
Tv yazarları da “Yahu bir filmde söylenen
her söz senaristin mesajı değildir, bu sözü filmin olumsuz karakteri söylüyor
zaten” demez ve o yazıyı köşelerinde aynen yayınlar. Aynı yazı da birçok
köşede çıkarak pişti olur.
Mecliste
komisyonlar kurulur oraya dizilerin temsilcileri çağırılıp ayar verilmeye
çalışılır.
Senaryolardaki
kadınlara bakış açısı eleştirilir, tarihi dizideki şehzadeler ilmi eğitim
görürken kızlara sadece raks öğretildiği konusu eleştirilir. Şimdi ona tutup da
“Bu sahneler dizinin tarihe gerçeklerle belki
de en çok örtüştüğü ender noktalardan biridir. Tabii ki padişah olacak
şehzadeye ilim öğretilecek; haa günümüz politikacıları olsa haklısınız, o zaman
kalça kıvırma, gerdan kırma gibi
dansözlük dersleri kesinlikle gerekli olurdu” diyemezsiniz.
Filimdeki
tecavüz sahnelerinden sonra tecavüz olayları artıyormuş…
Bir
merkezde aralarında şehrin ileri gelenlerin de bulunduğu kişilerin 13 yaşında
bir çocuğa toplu tecavüzü sonrasında da “Bu
iş onun rızasıyla oldu” açıklaması korku filmi senaristlerinin bile hayal
gücünü aşacak kadar gerçek bir olaydır.
Bu konuda
iki filmden söz ederek nokta koymak istiyorum…
Vedat
Türkali’nin özgün senaryosu (ki bu roman
değildir, birçok kişi roman zannedip; okudum çok güzeldi türünden palavra açıklamalar
yapmıştır) Süreyya Duru tarafından çekilmiştir.
Konu
bir gazete haberinden yola çıkma; tecavüzcüsüyle evlendirilen bir kızla ilgili.
Olay
TCK’nın 434. maddesinden kaynaklanıyor, bu maddeye göre ırza geçme sonrasında
taraflar arasında evlenme olursa sanık ceza almıyor. Zamanında koyulmuş rezil
bir madde, yıllarca orada kalmış. Film gösterime girdikten sonra insanlar “Ne oluyor yahu?” diye fark etmişler.
Neticede meclis toplanıp o maddeyi kaldırmış.
Bir
başka film; adı “Madde 438”, Erdoğan
Tünaş’ın senaryosu Ümit Efakan’ın rejisi. Konu gene bir TCK maddesinden
kaynaklanıyor. Madde 438’e göre eğer tecavüz mağduru bir hayat kadınıysa sanık
için ceza indirimine gidilmekte. Bir rezil madde daha; filmin gösteriminden
sonra bu madde de kaldırıyor…
Her
iki film de bu açıdan çok ama çok önemli filmlerdir…
Dünya
sinema tarihinde kanun maddelerinin değişmesine neden olan kaç film vardır
acaba?
Bunlar
da senaryodur, bu senaryolarda da tecavüz işlenmiştir; ancak bu tecavüzler
bırakın örnek teşkil etmeyi tecavüzleri engelleme yolunda kanunlar
değiştirmiştir… Bu filmleri yapanlar kendileriyle ne kadar övünseler azdır.
Senaristler
hiç hak etmedikleri suçlamalarla uğraşırken kanun koyucular ne yapıyor dersiniz
?
Kanun
koyuculardan yakın zamanda gelen bir öneri: Daha
önceden kalkmış olan mağdurun tecavüzcüsüyle evlenme maddesi geri gelsin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder