Değişmeyen tek şey değişimdir, demişler.
Korana günleri süresince bunu daha iyi anladık.
Öncelikle bu virüs bir değişim süresinden geçti zaten,
öteden beri bilinen başka bir virüsmüş ama zaman içinde mutasyona uğrayıp yani
evrim geçirip bugünkü haline gelmiş.
Evrim teorisine şiddetle karşı olup, ders kitaplarından bu
konuyu çıkartanlar şimdi bundan bahsetmekte dolayısıyla onların da bir değişim
sürecine girdiğini söyleyebiliriz
Asırlar sonra ilk kez Cuma namazını yasaklayıp bunu da
minarelerden Türkçe olarak “Evinizde kılın” diye bildirmelerini başlayan bir
değişimin habercisi olarak görebiliriz.
Hristiyan aleminde de Papa, “Günah çıkarma için kiliseye
gelip papazın karşısına geçmenize gerek yok, evinizden Tanrı’yla direkt olarak konuşabilirsiniz,
bizi bulaştırmayın aranızda halledin.”, açıklaması manevi dünyadaki değişimin
küresel boyutta olduğunu göstermektedir. Havralarda da benzer eğilimler
görülmektedir.
Bunun yanında her türlü özgürlüğü savunan, her türlü yasağa
karşı, faşizme karşı omuz omuza savunan demokrat, sosyalist, devrimciler virüs
karşısında herkesten önce “Sokağa çıkma yasağı gelsin” demeye başlamış ama aynı
şekilde her türlü baskıyı her türlü yasağı her fırsatta uygulayan iktidar
“Durun hele, bekleyelim, bakalım” aşamasına gelmiştir.
Değişim inanılmaz bir hızla kendini göstermiştir.
Bazı kesimler bu virüs meselesinden sonra epey rahatladılar
bu kesin.
Artık ne Suriye, ne İdlip, ne S-400, ne mülteci sorunu hepsi
unutuldu gitti.
Kimine Allah’ın gazabı kimine göre Allah’ın lütfu!
Komplo teorisyenleri bu virüsün toplumu yeniden formatlayıp
istenilen değişikliklere uğratmak için bilinçli olarak yaratıldığını
söylemektedirler. Paralar mikrop saçtığı için tamamen sanal paraya geçilecek,
insanların alışkanlıkları değiştirilecek türünden varsayımlar yaşananlara
bakılırsa çok da mantıksız değil.
Aslında tarihe tanıklık ettiğimiz için biraz şanslı
sayılabiliriz; ilk kez küresel anlamda bir salgın vakasıyla karşı karşıyayız,
tüm dünya aynı anda evlerine kapanmış durumda.
Bütün dünyada aynı anda insanlar marketlere hücum edip ne
bulurlarsa yağmalamaya başladılar. Marketlerde tuvalet kâğıdı, kuru gıda,
kolonya, hijyen malzemesi özellikle makarna rafları boşaldı. Evlere stoklanan
makarnalar yüzünden salgın geçse bile küresel anlamda bir obezite sorunu
yaşanacağı kesindir.
Yetkililerin 65 yaş üstü kişilerin risk grubunda olduğunu
söylemesi sonucu bu yaşın altındakiler “Bizim daha vaktimiz var” diyerek büyük
bir rehavete kapılmış daha da rezili 65 yaşındakilere virüs yayıcısı yarasa muamelesi
yapmaya başlamıştır. Kısa bir süre sonra sokaklarda vampir avlar gibi 65 yaş
üstü avına çıkmaları yakındır diye düşünüyorum.
Yani “70 yaşındaki dedesinin kalbine uyurken kazık çaktı”
türünden haberler görmemiz şaşırtıcı olmaz.
65 yaşındakilere çıkma yasağı gelmesi değişim alanında
ilginç görüntülere sahne oldu.
Evdeki 65 üstü vatandaşın ihtiyacı polis tarafından karşılanmaya
başladı.
Vatandaş düne kadar sabahın köründe kapıya dayanmaya,
meydanlarda biber gazı sıkmaya, coplamaya alışmış polise bir “Alo” deyip
sipariş vererek bakkal çırağı muamelesi yapmaya başladı.
Amcanın biri aramış “Beyaz peynir, kavun, bir ufak rakı”
diye vermiş siparişi.
Polis dumur halinde arıyor amirini “Rakı istiyor ne
yapalım?” diye.
Normal koşullarda böyle bir durumda o rakı şişesini farklı
amaçlar için kullanırlar.
Amir de şaşkın “Emir büyük yerden alacaksın çaresiz, hatta
biraz da buz götür, bizden olsun” diyor.
Bu değişim değildir de nedir?
Tabii şaşılan bir değişim de hijyen kurallarında görüldü,
suya sabuna dokunmayı necip insanlarımız artık suya da sabuna da üstelik biraz
da abartarak dokunmaya başladı.
Elleri fazla ovuşturmaktan buruşmuş vatandaşlar bu kez de
krem kuyruklarına girmeye başladı. Eve gelince elbiselerini, ayakkabılarını
yıkayanlar çoğunlukta, bir hanım kızımız cep telefonunu yıkamış tabii telefon
pert olunca da pek üzülmüş. Telefonu pirince yatır demişler ama daha önceden
pirinci de yıkadığı için pek faydası olmamış.
Tıp insanlarına da bakışta fark edilir bir değişim söz
konusu; düne kadar doktorlara hemşirelere kafa göz dalanlar şimdi onların
önemini kavradılar, alkışlamalar başladı. Bazı yalakalar her zamanki yalamaları
gereği bu alkışlara “Teröristler, pislikler” diye tepki gösterdiği anda iktidar
tarafından da alkışların geldiğini görünce ters köşe oldu.
Elbette tüm bunlar işin olumlu yanları sayılabilir.
Hükümette de her zamankinden biraz farklı değişimler
gözlenmiyor değil.
65 yaş üstüne maske ve kolonya müjdesi geldi örneğin.
Gerçi bunun nasıl yapılacağı halen meçhul, umarım çay
dağıtımı gibi olmaz.
Yani otobüsün üzerinden, “Bu maskeyi takacaksınız, bu
kolonyayı da sıkıp keyif yapacaksınız.” diye kolonya şişeleri insanların
kafasına fırlatılmaz.
Bu defa da alnı yarılanlar acil servisleri dolduracağından
hastanelerin yükü katlanabilir.
Tabii bu gelişmeler daha çok işverenin neşesini yerine
getiren türden olsa da gene bir şeydir.
Yani bu berbat salgın sonuçta dünyada olumlu değişimlere de
neden olabilir, biz de sebepleniriz biraz.
Nasrettin Hoca imam efendiyle değişim üzerine
tartışıyorlarmış.
İmam anlatmış “Hocam doğdun, büyüdün, yaşlandın değiştin; yarın öleceksin, toprağa karışacaksın, toprakta otlar bitecek, bir öküz gelip o otları yiyecek, sonra fışkısını yapacak, ben de gidip o fışkıya diyeceğim, bak işte ne kadar değiştin.”
“Doğru” demiş Hoca “Sen de yarın öleceksin, toprağa
karışacaksın, toprakta otlar bitecek, bir öküz gelip o otları yiyecek, sonra
fışkısını yapacak, ben de gidip o fışkıya diyeceğim, ulan hiiiç değişmemişsin.”
Netice olarak her ne kadar değişmeyen tek şey değişimse de
gene fazla umutlanmayalım.
Bazıları ne yaparsan yap hiiiiiç değişmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder