Jules Verne çağının en özgün yazarlarından biridir; geniş
bir hayal gücü, ince bir mizah ve hayran olunası öngörüleriyle bilinir. Aya
gidenler, yer altına inenler, nükleer denizaltılar onun kitaplarında masal gibi
anlatılmıştır. Girdiği bahis sonucu dünyayı 80 günde gezerken heyecanlı
maceralar yaşayanların öyküsünü duymayan yoktur sanırım.
Jules Verne’nin bizde nedense pek bilinmeyen ama kahramanı
Türk olan ve Türkiye’de geçen çok keyifli bir romanı vardır.
İnatçı Keraban (Kéraban le Têtu) 1883 yılında
yazılmış.
Olay 2.Mahmut dönemi İstanbul’unda başlar.
Ana karakterin adını Keraban koymuş, aslında pek bir anlamı
yok, belli ki rastgele bir isim sallamış zaten önemli olan da isim değil
öykünün gelişimi.
Jules Verne’nin Türkiye’ye gelmiş olduğuyla ilgili bir bilgi
yok, masa başında yazmış belli ki. Ama iyi araştırmış, bölgenin haritasına hâkim.
Keraban çok zengin bir tüccar, ama takıntılı bir tip,
inatçı, kafasına uymayan bir şeyi yaptırmanız olası değil.
Keraban’ın işyeri Tophane’de evi de boğazın karşı yakasında
Üsküdar’da.
Her gün kayıkla gidip geliyor.
Günün birinde evine gitmek üzereyken memurlar yolunu
kesiyor.
O gün bir karar çıkmış ve boğazın bir yakasından öte yana
geçmeye vergi konmuş.
10 para karşıya geçme vergisi!
Şimdi gel de Jules’in öngörüsüne hayran olma.
“Vermem” diye tutturuyor.
“Vermezsen evine gidemezsin”, diyorlar.
Bizimkinin inadı tutuyor ve biraz yolu uzatsa da evine
geçmek için kendine bir rota çiziyor.
Atlı arabasıyla Trakya’ya doğru gidiyor oradan Balkanlar,
Gürcistan, Ukrayna, Rusya üzerinden Karadeniz kıyısını takip edip Anadolu’ya
iniyor Trabzon’dan devam edip Üsküdar’a ulaşıyor.
Keyifli bir macera romanı aslında ama bizim okuyucun ilk
dikkatini çeken başlangıçtaki o “Boğazı geçme vergisi” kuşkusuz ve o vergiye
karşı bir vatandaşın protestosu.
Aklıma hemen köprü ve otoyol ücretlerine yapılan zamlar
geliyor hepiniz gibi.
Aslında boğazın öte yakasına geçmek için Karadeniz’i
dolaşmak fena fikir sayılmaz. Orada şimdi Rusya Ukrayna savaşı olması biraz
sıkıntı olsa da kafasının tası atmış biri için bu da aşılmayacak bir durum
değil.
Tabii Keraban Efendi günümüzde yaşasaydı “O parayı beşli
çeteye yedirmemem arkadaş!” diyerek bu yolculuğu kesinlikle yinelerdi.
Hele hele Çanakkale köprüsünde uygularsa epey keyifli
olurdu, tabii akaryakıt fiyatlarını protesto için de bu yolculuk kesinlikle o
zamanki yöntemle at arabasıyla yapardı.
Ancak bu durumda başka bir sorun daha çıkıyor.
O zaman 2.Mahmut’un aklına gelmeyen cinlik şimdikilerin
aklına gelmiş, sadece geçenden değil geçmeyenden de para alındığı için Keraban Efendi’nin
cebinden gene para çıkacaktı ve belki de bundan hiç haberi olmayacaktı.
Ama dünya Sultan Mahmutlara da kalmadı malumunuz.
Sonuçta bu kararlı inat; beşli, altılı çeteleri yollayıp
sorunu kökten çözecektir illa ki…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder