DÖRDÜNCÜ MAYMUN

12 Aralık 2011 Pazartesi

SİLİVRİ'DE HAREKET VAR

Mustafa Balbay, havalandırmaya çıktığında Tuncay Özkan’ı buldu ve fikrini söyledi…

“Harika” dedi Tuncay, hep birlikte Mehmet Haberal’ı buldular…

“Hocam, durum böyle böyle… Sen ne dersin?”

Haberal da beğendi bu fikri, “Tabii ki varım” dedi sevinçle…

Üçü birden Yalçın Küçük’ü aradılar…

Az ötede volta atan kalpaklı adamı görünce koştular ona doğru…

“Yalçın Hoca, bizim böyle bir düşüncemiz var, sen de katıl bize” dediler…

Yalçın Küçük “Bu güne kadar kimbilir kaç tane tuğladan büyük kitap yazdım derdimi anlatamadım. Ama sizin bu planınız müthiş…”

Yalçın Hoca da onlara katıldı…

Neyse ki hepsi aynı yerdeydi, birbirlerini aramaları zor olmuyordu…

Doğu Perinçek durumu duyunca “Ah ben bunu nasıl oldu da düşünemedim?” diye hayıflandı…

Arka avluda Nedim Şener ve Soner Yalçın oturuyorlardı…

Balbay seslendi, “Çocuklar haydi dinlenmeyin…”

Soner güldü bu söze; “Dinlenme demekle olmuyor işte, kaç defa söyledik dinlemediler, sonunda hepiz dinlediler, hepimiz dinlendiğimiz için şimdi burada dinleniyoruz” diye yanıt verdi…

Nedim Şener “Biraz tekerleme gibi oldu ama doğru söylüyorsun” dedi…

Onlar da getirilen öneriye bayıldılar…

Hemen karşıdan gelen Ahmet Şık’a seslendiler…

“Dokunan yanar” diye bağırdı Ahmet Şık…

Ama getirilen öneriyi duyunca o da çok sevindi…

Askerlere de söyleyelim onlarız bu iş olmaz, ne de olsa deneyimleri var…

Hemen “Engin Paşa’yı bulalım” dedi içlerinden biri…

General Engin Alan’ın akılı da yattı bu işe…

“Tamam, ben de bütün general arkadaşları organize ederim; burada o kadar kalabalığız ki dediğiniz şeyi rahatlıkla yaparız” dedi.

Ama uzaktan onları sürekli izleyen göz, işkillenmişti bu durumdan…

Savcı, “Adamları içeri attık hâlâ rahat durmuyorlar… Üstelik burada çok kalabalıklar, dışarıda olduklarından daha tehlikeliler” diye düşündü, ürperdi; kendini ilk kez bu kadar çaresiz hissediyordu...

Bu durumda uzlaşmak en akıllı şey olacaktı…

Geçti karşılarına…

“Tamam, siz kazandınız… İsteklerinizi söyleyin bakalım…”

“Top istiyoruz, forma istiyoruz…”

“Saha istiyoruz…”

Savcı biraz rahatlamıştı, “Ucuz kurtulduk” dedi kendi kendine…

“İstediğiniz top olsun, forma olsun, saha olsun… Alın size helal olsun…”

Böylece Silivri Futbol Ligi’nin kuruluşu için ilk adım atılmıştı…

Gazeteciler, yazarlar, politikacılar, askerler, istihbaratçıların oluşturacağı takımlarla en azından 10 takımlı bir lig ortaya çıkacaktı…

Planın ikinci adımı olarak, maçlarda şike yapıldığı söylentisi ortaya çıkacaktı…

İş futbol olunca akan sular dururdu…

Böylece Meclis olağanüstü toplanacak, bütün partilerin oy birliğiyle yasalar düzeltilecek, hemen Cumhurbaşkanı’na yollanacak, şayet veto gelse bile jet hızıyla geri yollanacaktı…

Sonrada Silivri sanıklarına tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olanağı doğacaktı…

Artık Silivri’de herkes futbolla yatıp futbolla kalkıyordu…

Hiç yorum yok: