Gündeme
yetişemez olduk artık, her gün yeni bir cevher yumurtlanıyor…
Her
yumurta yeni bir dönüşümün müjdecisi gibi…
Kentsel
dönüşüm adı altında belki de yüzyılın en büyük yağması başlayabilir; bir takım
adamlar beğendikleri yerlerdeki evlere “Burası deprem riski taşıyor” raporuyla
el koyabilirler artık. İtiraz hakkı yok; Danıştay başkanı net biçimde açıkladı
“Artık yürütmeyi durdurma kararları vermeyeceğiz” diye…
Yani
yürütme aynen devam edecek…
Dönüşüm
de tüm hızıyla devam ediyor…
4+4+4
eğitim dönüşüyor; okula başlama yaşı iyice aşağıya çekilince beyinlerin
şekillenmesine daha erken başlanacak doğal olarak. Belli ki “Ağaç yaşken
eğilir” şeklindeki anlamlı atalar sözümüzün anlamını çok iyi kavramışlar.
Bir
muhterem büyüğümüz çocuğun yaşını belirlerken ana rahmine düşme anının ölçü
alınmasını buyurmuş, yani yaş sıfırdan değil eksi birden başlamalıymış.
Muhteşem bir fikir hatta daha da cesur olup babanın husyesindeki ve hatta ağaç
dalındaki meyvedeki konumunu dikkate almak çok etkili olur. Sezaryen ve kürtaj yasaklarıyla
da yeniden şekillendirilecek nesil güvenceye alınmış olacak tabii ki. Zaten
hastaneler çok önceden dönüştürülmüştü doktorlar duruma alıştıklarından fazla
yadırgamadılar. Çünkü önceleri dönüşümün sadece kendi alanlarında olduğunu
zannedip biraz üzülseler de kafalarını kaldırıp başka yerlere bakınca yalnız
olmadıklarını görüp biraz rahatladılar.
Kadınların
“Benim bedenim benim kararım” eylemleri de biber gazı soslu “Senin bedenin
benim kararım” çıkışıyla bertaraf edildi; kürtajın Uludere gibi bir cinayet
olduğu açık yüreklilikle söylendi. Uludere’deki kütraj fazla fazla tazminat
(kan bedeli) ödenerek halledilmişti. Devletin çözemeyeceği iş yoktu, tecavüz
vesaire nedenlerden olacak hamileliklerden doğan çocuğa da devlet bakacaktı… Ama
her şeyi devlete bırakmak olmaz bu konuda “Yetmez ama evet” diyen arkadaşların
gönüllü destek vereceklerinden kuşkum yok. Hepsi de “parasız eğitim istiyoruz”
pankartı açan öğrencilerin mahkûm edilmesini gördüklerinde kendileriyle kim
bilir ne kadar gurur duyuyorlardır.
Dönüşüm
devam ediyor… Aklıma durup dururken Kafka’nın “Dönüşüm” ü geliyor,
hamamböceğine dönüşen George Samsa karşımda sırıtıyor…
İçki
yasakları çeşitli illerde yayıla yayıla devam ediyor… İçkiciler biraz rahat,
hiç olmazsa onlar da yalnız değil dönüşüm konusunda.
Tiyatrolar
dönüşmeye başladığında tiyatrocular tepki gösterdiler ama baktılar ki dönüşüm
sadece burayla sınırlı değil. Bu yüzden operaya yapılacak mescit bile doğal
geldi. Eh zaten operalar kapatılacak nasılsa, Fazıl Say’a da ne olacağı belli
değil; binalarda mescit olsun da bari bir işe yarasın.
Muhafazakârlık
yükselen değer ama seçme hakkın var; bir başka yükselen değer olan “Radikal muhafazakârlık”
var; seç bakalım birini.
THY
yollarına grev yasağı geldi “Olur mu yahu!” diyenler hemen kapının önünde. Bu
yasağın başka yerlerde de uygulanması hiç şaşırtmaz. Nasılsa bir şey olduğu
yok, yol açılmış bin kere…
Dönüşüm
rüzgârının nereden ve ne zaman eseceği belli değil; bunca yıllık Piyerloti
Tepesi’nin İdris-i Bitlisi’ye dönüştürmeye kalkma absürtlüğü, bunu önerinin de
Avrupa’nın en yüksek binası iddiasıyla dikilen Sapphire adlı yapının sahibi
olması absürtlük içinde absürtlük örneği olarak tarihteki yerini alıyor. Adım
başına dikilen benzer AVM’ler giderek Dubai’ye dönüşmemizin müjdecisi oluyor.
Bu arada Türkiye Cumhuriyeti adının yakında neye dönüşeceği merak konusu ama
herhalde bu konuda demokratik davranıp bir yarışma açarlar gelen öneriler
içinde en beğendiklerini seçerler…
Endişeye
gerek yok, dönüşüm sadece bizim alanımızda değil dört bir yanda…
Başımızı
muhalefete döndürüp soruyoruz “Bu dönüşme nereye kadar?” diye…
Ama
muhalefet meşgul, dönmüş yüzünü Fettullah’a övgüler düzüyor…
Onlar
da rahat, üzülmüyorlar; “Nasıl olsa her şey başka bir şeye dönüşüyor, bizim de
bu şeye dönüşmemiz normal”, diyorlar…
Ben
de çok rahatım asla umudumu yitirmiyorum dönüşüm bu hızıyla devam ederse
elbette döne döne uygun bir yere geleceğiz. Bütün mesele o yerde durmasını
bilmekte…
George
Samsa tam olarak bir kakalalağa dönüşmüş ayağımın dibinde dolaşıyor, üzerine
bassam mı acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder