Epey
bir zaman önce…
İlkokul’da
beslenme saati vardı; getirilen büyük bir tencere içinde beyaz bir toz döküp
kaynattılar etrafa kötü bir koku yayıldı.
Öğretmenim
kaynattığı beyaz sıvıyı bardağa doldurup uzattı…
“Al
iç haydi…”
“Bu
neee!”
“Süt”
“Hayır
bu süt değil, süt böyle olmaz…”
Haklıydım
süt böyle olmazdı, bizim evimize her sabah sütçü gelirdi, güğümünden elindeki
ölçü kabına döker sonra uzattığımız tencereye dökerdi. Tencereyi tutma görevi
bana ait olduğu için bunun tüm detaylarını iyi bilirdim.
Bu
yüzden kesin kararımı verdim;
“Bu
süt değil…”
Öğretmenim
bana bunun süt tozu olduğunu söyledi…
“Tamam
işte tozlu süt, ben bunu içmem”
“Tozlu
süt değil çocuğum süt tozu, hadi iç, bak mis gibi”
“Mis gibi değil, pis gibi… Pis kokuyor… İçmem!”
Öğretmenim
benim keçi huyumu bildiğinden fazla ısrar etmedi; başa çıkamayacağını biliyordu
“Zıkkım iç” diyerek pes etti…
Ben de ne o gün ne de daha sonra o sütlerden
tek yudum bile içmedim; zaten evde sütçünün getirdiği benim gözümün önünde
benim tuttuğum tencereye döktüğü yani alımında benim emeğim olan sütü
içiyordum.
Yıllar
sonra o süt tozlarının Marshall yardımı çerçevesinde hibe olarak yollanan
ürünler olduğunu öğrendiğimde o gün gelen pis kokunun nedenini anladım ve o
sütlerden hiç içmemiş olmakla kendimle gurur duydum.
Okullarda
dağıtılan “Okul Sütü Akıl Küpü” yazılı sütleri görünce eski günler aklıma
geldi, “Bizim zamanımızda o sütlerden içenler içinde zehirlenme vakası olmuş
muydu ?” diye düşündüm. En azından kısa vadede bir zehirlenme olayına şahit
olmamıştım ama Amerika’nın bize adım atışının bu süt tozlarıyla başladığını
kabul edersek uzun vadede yavaş yavaş bir zehirlenme durumu tartışılabilir.
“Akıl
Küpü” sütü içen bazı sınıflardaki çocuklar toplu olarak acile kaldırıldı ve
serum bağlandı.
Yetkililer,
bunun tesadüf olacağını söylediler, inandırıcı olmadı çünkü bütün sınıfın aynı
anda hastanelik olması matematik bilimine aykırıydı.
Çocuklar
numara yapıyor dediler, tutmadı çünkü tıp bilimi aksini söylüyordu.
Başbakanın
“Sır Küpü” olayında olduğu gibi bu konu da bir sır haline gelmeye başladı.
Ama
kimsenin aklına “Acaba malları aldığımız firma arada bozuk ürünler de kakalamış
olabilir mi?” diye sormak gelmedi çünkü o firma kim bilir kimlere aitti?
Bu
yüzden olsa gerek yöneticiler kendilerini tehlikeye atarak ellerine birer “Akıl küpü” alıp içmeye başladılar;
“Bakın
biz içiyoruz vallahi bir şey olmuyor, siz de için” dediler…
Bu
olaydaki tek olumlu şey de bu bence…
Belki
bu sayede hepsi birer akıl küpü haline gelip daha akıllı işler yaparlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder