Hiçbir derbi maçı bu kadar heyecanlı olmamıştı, aynı zamanda
gündeme gelen iki olay kapışıyor; bakalım hangisi ötekinin önüne geçecek?
Mancılar ve Rezzacılar kıyasıya rekabet halinde.
Man Adası diye bir
adanın varlığından çoğumuz daha yeni haberdar olduk.
İngiltere’ye bağılı bir devletmiş, geçim kaynağı kara para
aklanmasından geliyor.
Bayrağı, tabanları yağlayan bir adam imajı yaratan üç
ayaktan oluşuyor…
Adanın kuyruksuz kedileri çok meşhurmuş…
Kedilerin neden kuyruksuz olduklarına dair efsaneler
çeşitli. Zamanında Vikingler miğferlerine süs olsun diye kedilerin kuyruklarını
kesip asarlarmış; kediler de onların bu davranışını engellemek için doğar
doğmaz yavrularının kuyruklarını ısırarak kopartırmış bir kediye yakışacak son
derece onurlu bir hareket. Bir başka efsaneye göre Nuh’un gemisine en son bu
kedi binmiş, o sırada da fırtına çıkınca kapı kapatılmış ve kedinin kuyruğu da dışarıda
kalıp kopmuş. Kedilerin rahatına düşkün hayvanlar olduğu malum, sallana salana
en son gelen canlı olması inandırıcı. Tabii “bilimsel” yaklaşımlar da var,
kuyruksuz kediler sözde kediyle tavşanın çiftleşmesi sonucu doğmuş; bu teoride “bizim
papaz eriğini imam eriğine çeviren” ilim insanlarımızın parmağının olması
olasıdır. Neticede adayla o kadar ticari bağımız olmuş. Bunlar eğlenceli hikâyeler tabii, ama birinin
bu kedilerle bizdeki trafoya giren kedinin akrabalık ilişkisini araştırması çok
yararlı olur, ilinti olması olasılığı yüksektir.
Bu adadaki beş lira sermayeyle kurulan şirkete tanıdık simaların
yolladığı milyarlar merak konusu oldu, en çok merak edilen konu da ticaret
olduğu söylenen ticaretin ne olduğu konusu. Sanıyorum bunu kendileri de
bilmiyordur.
“Tamam, düzeneği kurduk, şirketi açtık, alışverişe başladık;
keşke ne alıp verdiğimiz konusunu da baştan belirleseydik. Şimdi biri aniden
sorunca cevap veremiyoruz; biriniz durumu kurtarmak içip ‘Pirinç satıyoruz’
diyecek sonra dünür ondan habersiz ‘Lokum sattık’ diyecek hele hele oğlan da
çıkıp ‘Biz ticaret mi yapıyorduk yahu?’
derse iyice madara olunacak…” diye
kara kara düşünüyorlardır. Fazla detay vermemelerinin nedeni büyük ihtimalle bu
durumdur.
Man Adası olayı tam gaz giderken ABD’deki Zarrab davası da
onunla at başı gidiyor.
Rıza, Reza, Sarraf, Zarrab olayı bizim cephemizde önce
hayırsever Rıza olarak anılırken bir anda Reza’ya döndü; bunun Esat’ın Eset’e
dönüşüyle bir ilgisinin olmadığına da gene bilim insanlarımız karar versin.
Önce Reza Zarrab ötmeye karar verip aradan sıyrılınca dava
“Atilla Amerika’ya karşı” adını aldı, pek afili bir film adı gibi. Görünen o ki devam filmleri de gelebilir…
“Egemen Amarika’ya karşı”, “Süleyman Amerika’ya karşı”,
“Çağlayan Amarika’ya karşı” “Muammer Amerika’ya karşı”, gibi örneklerle devam edebilir.
Son durumda günah keçisi seçilen müdür yardımcısı Atilla’nın
hali içler acısı gerçekten, gerçekten de belki de rüşvet almayan daha doğrusu
alamayan tek kişi o belki de.
Maşallah Zarrab alışkanlık gereği trafikte emniyet şeridini
açan trafik müdüründen hapishanede kendine, içki, uyuşturucu ve hatun bulan
gardiyanlara kadar her gördüğüne rüşvet dağıtmış; gönlü bol bir arkadaş,
kimseden esirgememiş.
Zavallı müdür yardımcısı dövünüyordur şimdi “Saatten
vazgeçtik hiç olmazsa bir tükenmez kalem kapaydık bari”, diye.
Çok heyecanlı bir dizi film gibi sürüyor; bakalım bir
sonraki duruşmada ne olacak?
Kimin adları söylenecek?
Kime ne rüşvet verildiği ne bir biçimde tüm detaylarıyla
söylendiği halde bizimkiler hakkında en ufak bir hareket bile yok hâlâ, çay
içmek için olsun savcılığa davet yok…
Zamanında “Saat aldığımı söyleyenler ispatlamazlarsa,
şerefsizdir, namussuzdur, hayâsızdır” diye böğürenler şimdi arazi durumunda.
Ama iç acıtan bir detay var; arkadaş dümenlerini çevirmek
için Çin ve Hindistan’ı da denemiş, orada da epey uğraşmış ama becerememiş.
Savcı soruyor, “Niye beceremedin?”
“Oradakileri satın alamadım, rüşveti kabul etmediler…”
Reza o yüzden tamamen Türkiye’ye yönelmiş… Biliyor çünkü
burada parasını bastırdın mı alamayacağın şeyin olmadığını.
Sonuç olarak kıyasıya bir mücadele var; bakalım “Man Adası
Reza’ya karşı” davasını kim önde bitirecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder