DÖRDÜNCÜ MAYMUN

7 Kasım 2018 Çarşamba

MÜSLÜM FİLMİ VE TELİF HAKLARI



Müslüm Gürses’in hayatından yola çıkarak yapılan “Müslüm” filmi gösterime çıktı. Filmin içeriği, estetiği, ideolojisi ayrı bir yazının konusu. Film vizyona girdikten sonra sosyal medyada senaryo telifiyle ilgili birtakım iddialar ortaya atıldı, senaryoda katkıları olduğunu söyleyenler jenerikte isimlerinin olmadığını söyleyerek hak taleplerinde bulundu.
İlginçtir aynı yapımcının bir önceki işi olan “Ayla” filminde de benzer bir tartışma gündeme gelmişti; o filmin senaristi de tuhaf bir biçimde devre dışı bırakılmış ve gerek afişte gerekse jenerikte ismi gizlenmişti.
Ali Eyüboğlu, 4 Kasım tarihli Milliyet gazetesindeki yazısında Müslüm filmindeki bu iddiaların üstüne gidip şunları yazmış.

“Müslüm Gürses’in hayatını beyazperdeye aktaran ‘Müslüm’ filmi 10 günde 2 milyona yakın izleyiciye ulaştı. ‘Müslüm’ filminde senarist olarak iki isim geçiyor; Gürkan Özçiftçi ve Hakan Günday. Ancak sosyal medyada dolaşan bir paylaşımda ‘Müslüm’ün senaryosunun kendilerine ait olduğunu yazanlar var. Onlara göre işin aslı şöyle:
Mine Şengöz, bir sabah yatağından Müslüm Gürses’in filmini yapmak için kalktı. Sonrasında projeye Muhterem Nur’la nehir söyleşi yapan Gülsen İşeri dahil oldu. Ardından ekibe gazeteci Tuğrul Eryılmaz, sosyolog Meral Özbek, psikiyatr Cemal Dindar, müzik yazarı Murat Meriç katıldı. Ekip senarist İlker Arslan, edebiyatçı Murat Uyurkulak’la da çalıştı. Müslüm’ün psikobiyografisi’ne Yüksel Aksu ve Umur Turagay da destek verdi. Üç yıl süren bu çalışma sonunda ortaya çıkan senaryo, eser sahiplerinin rızasıyla el değiştirdi ve herkes parasını aldı.
Sinemalarda gösterimi süren ‘Müslüm’ün senaryosu kısmen değiştirildi ve senarist olarak sadece Hakan Günday ve Gürhan Özçiftçi’nin adı yazıldı, proje üstünde üç yıl çalışanlar yok sayıldı!
Konuyu sorduğum yapımcı Mustafa Uslu ise şunları söyledi:
“Proje bana gelmeden önce üç yılda çok yapımcı dolaştı, kimse çekmedi. Senaryoyu bana Nuri Yıldırım getirdi. Yıldırım, daha önce birlikte çalıştıklarına 1 milyon 200 bin TL verip, haklarını almış. Senaryo bana geldiğinde Muhterem Nur’un kendilerine verdiği üç yıllık süre dolmak üzereydi. Ayrıca Muhterem Nur, senaryonun o haline onay vermemişti. Muhterem Hanım’la görüşüp, istediği değişiklikleri yaptık. Senaryoyu getiren Nuri Yıldırım, yatırımcı olarak projeye ortak oldu ve filmi çektik.”

Burada telif haklarının devri konusunda bir türlü anlaşılmayan bir nokta var.
Sinemada eser sahibi yaratıcı konumunda olan senaryo yazarı, yönetmen ve özgün müzik bestecisinden oluşur. Eser sahibi, bu hakları yapımcıya belli bir bedel karşılığı devreder ki o filmi çekip, dağıtımını yapabilsin.
Telif haklarının iki bölümü vardır.
1-Mali haklar
2-Manevi haklar
Mali haklar söylediğimiz gibi belli bir bedel karşılığı yapımcıya devredilen haklardandır. Burada da o hakların devredildiği görülüyor.
Manevi haklar ise hiçbir koşulda devredilmeyen haklar arasındadır ve anayasal olarak korunmuştur.
Söz gelimi “Grev hakkı” da devredilemez bir haktır, bir işveren işçi alırken ona “Bana grev yapmayacaksın” diye bir şart öne süremez.
Telif eserlerinde birkaç manevi hak vardır, bunlardan biri de “Esere ismini koyma” hakkıdır.
Yani yapımcı senaristle “Bu filme ismimi koymamayı kabul ediyorum” diye bir sözleşme yapamaz, yaparsa o sözleşme geçersizdir.
Söz konusu filmde senaryosunda emeği geçen kişiler belli bir bedel karşılığı mali haklarını devrettiklerine göre eser sahiplikleri tescillenmiştir.
Bu durumda manevi haklarına da sahiptirler, dolayısıyla jenerikte isimlerinin geçmesini hukuken isteyebilirler.
Telif hakları konusunda bunun gibi halledilmesi gereken pek çok konu var; ama ne yazık ki işin içinde olanlar bile tanımlamalar konusunda inanılmaz bir kavram karmaşası içinde; bu yüzden biri “Bayram haftası” derken öteki “Mangal tahtası” anlıyor.

Hiç yorum yok: