SEÇMENLERİN İSTİLASI
Gogol “Ölü Canlar” romanında ölmüş insanları yaşıyormuş gibi
göstererek onlar üzerinden rant sağlamaya çalışan bir kişinin hikayesini
anlatır.
Yakın tarihimizde de benzeri görülmemiş ve herhalde
detayları bilinmediğinden pek ortaya çıkmamış bir dolandırıcılık olayı vardır.
Kim olduğu belli olmayan bir kişi Savunma Bakanlığı
bünyesinde hayali bir daire oluşturuyor; resmi adresi var ama aslında öyle bir yer
yok. Bu dairesin personeli var, personelin nüfus kayıtları var, sigorta sicil numaraları
var, bordroları var ama sadece kâğıt üzerinde onlar da daire gibi tamamen hayali
oluşturulmuş. Vatandaş, üç ay boyunca personelin maaşlarını topluyor. Kimsenin
aklına “Bu daire neyin nesi?” demek gelmiyor. Bu işi yapan nitelikli
dolandırıcının kim olduğu, nasıl böyle bir tezgâhı kurduğu hiç anlaşılmıyor. Sanki
metafizik bir “Gizemli olaylar” filmi gibi bir köşede kalıyor.
Ama bugünlerde yaşadıklarımız bu olayları fersah fersah
aşmakta…
***
Meclise getirilen ruh sağlığı yasası gerçekten çok iyi oldu.
Vatandaşın gerçekten de en gereksinim duyduğu bir yasaydı umarım bir an önce
geçer. Vatandaşla beraber büyüklerimiz de faydalanmış olurlar belki.
Çünkü seçmen kütüklerinin belirlendiği bu günlerde yaşadıklarım
beni ciddi biçimde endişelendirmektedir; gerçek mi sanrı mı bilemediğim
durumlar içindeyim. Akıl sağlığım gitti gidecek.
Gece yarısı su içmek için uyandım, baktım mutfağın ışığı
yanıyor, birileri de yüksek sesle konuşuyor.
“Eyvah hırsız girdi” diye süpürgeyi kapıp oraya yöneldim
Üç kadın, iki adam beş çocuk oturmuş kahvaltı ediyorlar…
“Kimsiniz siz, ne işiniz var evinde?” diye haykırdım…
Hiç istiflerini bozmadan;
“E burası bizim de evimiz, inanmıyorsan al bak” diye önüme
hanelere göre belirlenmiş seçmen listesini koydu.
Dehşet içinde kalmıştım; gerçekten de benim hanemde 45 kişi
daha gözüküyordu.
“Galiba bir rüyanın içindeyim” diye düşündüm.
Bu arada gelen bir badem bıyıklı biri buzdolabını açıp baktı…
“Abi kola yok mu kola?” diye sordu.
“Yok kola mola…” diye tersledim.
“Al ama birkaç kasa, seçimlere kadar buradayız içerisi de kalabalık…”
Demek içeride de vardı devamı, hemen salona geçtim; tıklım
tıkıştı oturacak yer yoktu bir kısmı yerlerde oturuyordu; bir kısmı televizyonda
Palu Ailesi’nin yeni maceralarını izliyor, yaşlı bir teyze dolma sarıyordu;
çekirdek çitleyenlerin oluşturdukları çekirdek kabuklarının oluşturduğu
öbeklerin arasından güçlükle yürüdüm.
Masaya oturmuş bir dörtlü okey oynamakta her dört kişinin her
iki yanında ikişer yancıdan toplam on iki kişiydiler.
Yanlarına gidip “Bu ne rezillik!” diye haykırdım…
“Haklısın birader” dedi biri “Çift okeye tek bekliyorum, kaç
eldir gelmiyor şerefsiz…”
Bu kabustan uyanmak için “İmdaaat” diye dışarı fırladım…
Aynı anda karşı komşum da aynı şekilde fırlamıştı, kapının
önünde çarpıştık.
“Sizde de mi varlar onlardan?” diye dehşet içinde baktı…
“Sizde kaç kişiler?”
“Bizde 50 kişi… Hepsi de imzalı mühürlü, resmi… Evin içinde
adım atılacak yer yok… Şimdi bacanak aradı onlarda 80 kişi varmış… Bunlar gene
iyiymiş bazı yerlerde bir dairede 400 kişiye kadar çıkıyormuş. Her yerdeler,
her köşeden bir seçmen çıkıyor… Hayali seçmenlerin istilası altındayız; uzaylılar
istila etse bu kadar şaşırmazdım… İnşallah rüyadır…”
Üst kattaki komşu dehşet içinde seslendi…
“Biliyor musunuz büyük büyük büyük dedem geldi az önce, öldü
biliyordum meğer ölmemiş…”
“Nasıl ölmemiş?”
“Bilmiyorum, kapı çaldı ben senin büyük büyük büyük dedenim,
öpsene elimi hergele diye elini de öptürdü, geçti içeri başköşeye çöreklendi… Hakkaten
dedemmiş, seçmen listesinde adı var gözlerimle gördüm, ölmemiş, domuz gibi
maşallah. Çok şaşırdım, tuhaf duygular içindeyim. Bunca yıl sonra bir dedem
oldu… Şimdi içeride kahvesini höpürdetiyor… Gideyim de biraz daha hasret
gidereyim bari… Abdülhamit’le nasıl karşılaştığını anlatacaktı hiç olmazsa Tv
dizisindeki olayları ilk ağızdan dinlerim… ”
Sokağa fırladım; her tarafta deli danalar gibi koşturan
insanlar…
Bütün evlerin nüfusu artmış halde, herkes ne yapacağını şaşırmış
durumda…
Bu yüzden şu ruh sağlığı yasasının ivedilikle çıkması gerek
yoksa seçime kadar dayanamayacağız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder