“Kusursuz cinayet var mıdır, yok mudur?” sorusu adli tıp
uzmanlarına çok sorulan bir sorudur. Aslına bakarsanız cinayetin kendi zaten “kusurlu”
bir eylemdir.
Bütün polisiye romanlarda, filmlerde işlenen cinayetleri
olayın hafiyesi gelir kıldan, tüyden, bırakılan izlerden yola çıkarak veya
birtakım akıl oyunlarıyla suçluyu yakalar.
Katilin kim olduğunun ortaya çıkması o cinayetin kusursuz
olmadığının göstergesi midir acaba?
Peki Sabahattin Ali’den Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner
Kışlalı’ya uzanan faili meçhullerde (aslında faili malum) katil bilinmesine
rağmen ele geçmemesi cinayeti kusursuz yapar mı?
Depremlerde, maden kazalarındaki beceriksizlikler sonucu
işlenen toplu cinayetlerin failleri “kusursuz cinayet” ödülüne hak kazanmış
olabilirler mi?
Adli tıp uzmanı karikatürist Prof. Halis Dokgöz yeni çıkan
KUSURSUZ CİNAYET kitabında bunun gibi konulara değiniyor. Sadece cinayet değil,
birçok kriminal konuya hem uzman hem mizahçı kimliğiyle yaklaşınca ortaya
teknik ifadelere boğulmamış, keyifle okunan bilgi veren yazılar çıkıyor.
Cinayetlerin aydınlatılmasında yer alan dedektif böcekler, seri
katiller, yüz sene sonra uyandırılmak için kendini donduranlar, cinsel suçlar,
akla zarar sendromlar epey öğretici bu gibi konulanda roman, senaryo yazanlar
için de başucu kitabı olacak bir kaynak, senaryo deyince izlediği filmlerdeki
vahim hataları hiç affetmemiş hemen yakalamış.
Halis Dokgöz’ün bu işi keyifle yazdığı belli devamını
getirecek gibi.
Ancak bu kusursuz cinayetler konusunda şöyle bir durum da
var.
Artık her santimde bir kamera olmasıyla “AĞABEY SİZİ
İZLİYOR” ortamına çoktan geldik.
Bu durumun özel hayatın deşifre olma endişesi yanında olumlu
bir yanı da var aslında.
Marketteki kasiyer, taksideki şoför katledilirken tüm
ayrıntıların kaydedilmesi ortaya gerçek bir gerilim izlencesi çıkartıyor, tabii
bizim hafiyelerin uzun uzun “katil kim?” araştırmasına gerek kalmıyor.
Hafiyelik de yakında yok olacak mesleklerden biri olacak sanki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder